46 yaşındaki Ebu Hasan ve 27 yaşındaki Muhammed Halid, Filistin’in Vadiü’s-Seyk köyünden arabayla yola çıktıkları sırada, askeri kıyafetler giymiş maskeli Yahudi yerleşimcilerle dolu iki kamyonet yollarını kesti. Hasan ve Halid’e silah zoruyla arabalarından inmeleri söylendi. Hagar Sheizaf, Ha’aretz’de yerleşimcilerin Hasan ve Halid’i nasıl dövdüklerini, önce kafalarını yere bastırıp sonra ellerini telle kelepçelediklerini, gözlerini bağladıklarını ve ıssız bir koyun ağılına sürüklediklerini anlatıyor. Yerleşimcilerden biri bıçakla adamların kıyafetlerini yırtarak onları iç çamaşırlarıyla bırakmıştı.
Hasan, Sheizaf’a “Şiddet acımasızdı” diye anlatıyordu. “Üzerimize su döktüler, işediler ve sonra elinde sopa olan biri onu arkama sokmaya çalıştı. Pes edene kadar tüm gücümle mücadele ettim. Daha sonra vücudumun her yerine vurdu, iki ayağıyla kafama tekme attı ve sırtımda tepindi.” Kötü muamele, kuşluk vaktinden İsrail Sivil İdare yetkililerinin gelip her iki adamı ve koyun ağılından çok uzakta işkence gören üçüncü bir Filistinliyi serbest bıraktığı akşam saatlerine kadar sürdü. Ambulansın teki köye ulaştığında, yerleşimciler kurbanların arabasını ve parasını alarak çoktan ortadan kaybolmuştu.
Ramallah’ın doğusunda yer alan Vadiü’s-Seyk, aylardır Filistinli köylüleri terörize etmekte olan yerleşimcilere ev sahipliği yapan nispeten yeni üç yerleşimci karakolu ile çevrili. İsrailli bir Sanskrit araştırmacısı olan David Shulman, Filistinlileri yerleşimci şiddetinden korumaya çalışan bir grup aktivistin parçası. Geçen ay Vadiü’s-Seyk’te yaptıkları “uyuma eylemlerinden”1 birinde, elli yıldır köyde yaşayan Ali adlı bir Filistinli Shulman’a şunları söylemiş: “Çocuklarımız çok korkuyor; çok ağlıyorlar. Ama biz burada kalacağız.”
Üç hafta sonra Ali, Vadiü’s-Seyk’i terk eden, aralarında 40 çocuğun da bulunduğu 180 kişiden biriydi. Yerleşimcilerin zulmü o kadar dayanılmaz hale gelmişti ki, zaten 1948’deki Nekbe’den sonra mülteci olarak Batı Şeria’ya göçen topluluk, köylerini terk etmekten başka seçenekleri olmadığını düşündü. Şimdi ikinci kez mülteci oldular.
İşgal altındaki Batı Şeria’da yerleşimciler İsrailli askerlerin gözetimi altında Filistinlilere ateş açıyor – 13 Ekim 2022 [Fotoğraf: AFP]
Yerleşimcilerin Hasan ve Halid’e saldırısı, tüm topluluğun çoktan kaçmış olmasından iki gün sonra gerçekleşti. Bu iki adam, birkaç Filistinlinin ve bazı İsrailli aktivistlerin refakatinde köye dönmüşlerdi. Amaçları, evlerinin bazı bölümlerini sökmek, kamyonlara yüklemek ve köylülerin şu anda Rammun köyündeki Filistinlilere ait bir araziye yerleştiği batı tarafına taşımaktı. Hasan ve Halid, Filistinli köylüler Vadiü’s-Seyk’ten çıkıp gitsin diye değil—çünkü onlar zaten ayrılmışlardı—topraklarında kalmaya devam eden ve evlerini terk etmek istemeyen diğer Filistinli topluluklar terörize olsun diye işkence gördüler.
Filistinlilerin Ramallah’ın doğusundaki tepelerden, Ürdün Vadisi’nden ve Güney El Halil tepelerinden sürülmesi, her ne kadar yeterince haber yapılmasa da uzun yıllardır devam ediyor. İsrailli insan hakları örgütü B’Tselem’in açıkladığı gibi, Filistinlilere saldırmak,
“İsrail’in Batı Şeria’daki onlarca Filistinli topluluk için hayatı çekilmez hale getirme politikasının bir parçası; öyle ki bölge sakinleri sonunda güya kendi rızalarıyla bölgeyi terk ediyor. İsrail daha sonra bu toprakları ele geçirmeye ve kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya devam ediyor—özellikle de yerleşim yerleri inşa ederek ve bunları genişleterek.”
Genellikle askerlerin eşlik ettiği ve polis tarafından desteklenen yerleşimci gruplar birkaç yıldır Filistinli topluluklara karşı sistematik şiddet uyguluyor, binaları ve zeytin ağaçlarını tahrip ediyor, çiftlik hayvanlarını ve tarım ekipmanlarını çalıyor ve su depolarına, borulara ve güneş panellerine zarar veriyor. Medya tarafından sıklıkla başına buyruk kanunsuzlar olarak tanımlansa da bu yerleşimciler devletten silah, para, operasyonel destek ve hatta hukuki yardım alıyor. Amaç, Batı Şeria’yı “Yahudileştirmek” için Filistinlileri mülksüzleştirmek.
Peace Now tarafından oluşturulan Batı Şeria haritasına dayanmaktadır.
Hamas’ın 7 Ekim’de Gazze sınırında 1300’den fazla İsrailliyi katletmesinden bu yana2, Batı Şeria’daki şiddet dinamikleri ürkütücü düzeyde mesihçi bir ton kazandı. 28 Ekim’de, 250 Filistinliye ev sahipliği yapan Güney El Halil tepelerindeki Harbetü Zinuta topluluğu, son üç hafta içinde köylerini terk etmek zorunda kalan diğer sekiz topluluğa katılırken, altı köy de kısmen boşaltıldı. Yerleşimciler bu Filistinli topluluklara köylerini terk etmeyi reddetmeleri halinde öldürüleceklerini söylüyor.
7 Ekim’den bu yana İsrailliler Batı Şeria’da 125 Filistinliyi öldürdü; bunlardan 11’i yerleşimcilerin elinde can verdi. Filistin köylerindeki arabaların ön camlarına şu tarz Arapça el ilanları iliştirildi:
“Siz 1948’dekine benzer bir Nekbe istediniz, bu yüzden Tanrı’nın izniyle yakında tepenize bineceğiz. Ürdün’e düzgünce kaçmak için son bir şansınız var çünkü sonrasında tüm düşmanları mahvedeceğiz ve sizi Tanrı’nın bize bahşettiği ve geri çekilmememizi emrettiği kutsal topraklarımızdan zorla çıkaracağız.”
Şu mesajlar ise, askerlerin TikTok’ta yaydıkları ve bazıları silahlı olan çok sayıda askerin canlı bir müzik grubu eşliğinde dans ettiğini gösteren kliplerin ardından geldi: “Mahcup olmak yok, intikam istiyoruz! İntikam istiyoruz!” Askerler, intikam çağrısında bulunan çeşitli Knesset [meclis] üyelerini hatırlatıyor. İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in Batı Şeria’yı ilhak etme ve Filistinlilere iki seçenek sunma planı var: Batı Şeria’da vatandaşlık almadan yaşamak ya da ulusal arzularını “çevredeki birçok Arap ülkesinden birinde” gerçekleştirmek. Saldırı tüfekleri de dahil olmak üzere binlerce silah, birçoğu zaten yerel milis gruplar içinde örgütlenmiş olan yerleşimcilere dağıtıldı bile.
Tüm gözler Gazze’deyken—Hamas yönetimindeki sağlık bakanlığına göre ölü sayısı sekiz bini geçti—Batı Şeria’daki etnik temizlik, İsrail güçlerinin Filistinlileri evlerinden uzağa ve muhtemelen uluslararası sınırların ötesine itmesiyle daha da yoğunlaşabilir. İsrail’in toprak gaspını yirmi yılı aşkın bir süredir izleyen Dror Etkes şöyle diyor:
“İsrail içinde, gözlerimizin önünde cereyan eden etnik temizliği durdurabilecek ya da durdurmak isteyen hiçbir güç yok. Bu nedenle, İsrailli tüm insan hakları örgütlerinin yapması gereken en anlamlı ve doğru şey, uluslararası toplumu Batı Şeria’ya çok uluslu bir güç konuşlandırmaya çağıran bir bildiri yayınlamak… Bu tür bir çok uluslu güç Bosna’da ancak yıllar süren savaş ve yüz binlerce ölümden sonra konuşlandırılabildi. Şimdi, kitlesel etnik temizlik gerçekleşmeden ve daha kapsamlı bir ölümcül şiddet ortaya çıkmadan önce Batı Şeria’ya çok uluslu bir güç getirmenin tam zamanı.”
Güney El Halil tepelerindeki Filistin köyü Susya’da yaşayan bir arkadaşımdan dün bir e-posta aldım. Yerleşimcilerin “tehditkar bir ültimatom verdiklerini, eğer köylüler 24 saat içinde köyü boşaltmazlarsa geri dönüp cinayet işleyeceklerine yemin ettiklerini” yazıyor.
- Aktivistler, işgal altındaki Filistin topraklarında yıkıma uğrama tehlikesi yüksek olan yerleşim yerlerine giderek 24 saat nöbet tutuyor (sleep-in) ve böylece muhtemel bir yıkım hamlesine karşı önlem alıyorlar. Örnek haber için tıklayınız. ↩︎
- İsrail makamları daha sonra bu sayıyı 1200 olarak güncelledi. Pek çok rapor, bu ölümlerin bir kısmında İsrail’in Hamaslı savaşçılara yönelik başlattığı ayrım gözetmeyen bombalamanın da etkisi olduğunu gösteriyor. ↩︎
Yazar: Neve Gordon
Yayın Tarihi: 30 Ekim 2023
Kaynak: London Review of Books
Çeviri: KARPUZ
Manşet Fotoğrafı: REUTERS/Ronen Zvulun