Skip to main content

Aşağıda çevirisini sunduğumuz metin, 19 Aralık 2023 tarihinde +972 Magazine sitesinde yayınlandı. BM kaynaklarına göre İsrail Gazze’ye 100 günde 30.000’den fazla bomba attı. Bu, ABD’nin 6 sene boyunca Irak’a attığı bomba sayısının tam sekiz katı. Gazze Şeridi’ndeki Han Yunus’ta serbest gazetecilik yapan Rüveyda Kemal Emir, İsrail’in büyük çaplı ve ayrım gözetmeyen hava saldırılarıyla oluşan yıkımın bir başka yönüne dikkat çekiyor bu haberinde. Büyük çoğunluğu harabeye dönüşen Gazze’de her gün, her saat, her dakika yaşanan can pazarının altını çizen Emir, inanılmaz kısıtlı imkanlarla ve çoğu zaman elleriyle enkazı kazarak arama kurtarma çalışmalarını sürdüren binlerce kurtarma görevlisinin hikayesine kulak veriyor. Kendileri ve aileleri de her an bombalanma tehdidi altında olan bu adsız kahramanlar, onları en çok zorlayan durumun, ekipman yetersizliğinden ötürü canlı canlı enkazın altında bırakmak zorunda kaldıkları insanlar olduğunu söylüyorlar.

“Bir dakika bile uyuyamıyorum. Enkaz altındaki insanların çığlıkları ve kurtarılmak için bize yalvarışları bir an bile peşimi bırakmıyor.” 

Gazze Şeridi’nin merkezindeki El Bureyc mülteci kampında yaşayan 27 yaşındaki İbrahim Musa, İsrail’in başlattığı bombardımandan bu yana yaşadıklarını böyle anlatıyor. Musa, kuşatma altındaki bölgede yaşayan herkes gibi bir günden diğerine hayatta kalma mücadelesi vermekle kalmıyor, aynı zamanda Gazze’nin sivil savunma ekiplerini oluşturan ve İsrail’in hava saldırıları sonucu enkaz altında kalan insanları kurtarma çabalarına öncülük eden 14.000’den fazla kurtarma görevlisinden biri olarak çalışıyor.

Musa beş yıldır Gazze’nin sivil savunma ekibinde çalışmasına rağmen—işinin insanları daha sıradan acil durumlardan kurtarmak olduğu görece “sakin” dönemler de dahil olmak üzere ve İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik çok sayıda saldırısının yanı sıra—şu anda yaşananlara benzer bir durumla hiç karşılaşmamış. Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre savaşın başlamasından bu yana 8000’den fazla insan kayboldu ve bunların büyük çoğunluğunun enkaz altında sıkışıp kaldığı düşünülüyor. Son haftalarda Gazze’yi kasıp kavuran yıkımın boyutlarıyla başa çıkmak için büyük çabalar gösteren Musa gibi sivil savunma çalışanlarına rağmen bu insanların çoğu büyük ihtimalle yaşamını yitirdi.

Musa, “enkazı kaldıracak ekipmanımız yok” diyerek durumu açıklıyor: “Eğer birkaç katlı bir bina ise, yapabileceğimiz pek bir şey yok. Herhangi bir ilerleme kaydetmek için saatlerce uğraşmak ve defalarca denemek gerekiyor.” İsrail’in bir hava saldırısının ardından yıkımın yaşandığı yere ulaşan sivil savunma çalışanları, neyle karşılaşacaklarını hızlıca anlamaya çalışıyorlar. Musa, “genellikle aşağıda kimin mahsur kaldığını ya da kaç kişiyi aradığımızı bilmiyoruz, bu yüzden molozların arasına doğru sesleniyoruz ve hayatta olan birileri varsa bize bu evde kaç kişinin yaşadığını söyleyebilir mi diye soruyoruz” diye anlatıyor. “Biri bizi duyana kadar bağırıyoruz. Bazen hemen yanıt alıyoruz ama çoğu zaman sadece iniltiler duyuyoruz ve sesleri takip ederek insanları kurtarmaya çalışıyoruz.”

Filistinliler, İsrail’in Refah kentinde düzenlediği hava saldırısının ardından enkaz altında kalanları kurtarmaya çalışırken – 24 Ekim 2023 [Fotoğraf: Abed Rahim Katib/Flash90]

Gazze’deki kurtarma görevlilerinin düzenli olarak karşılaştığı bir senaryo da evlerinin yıkıntıları altında kalan çocukları sakinleştirmeye çalışmak zorunda kalmaları. Musa, “çocuklar enkazdan seslenerek aile üyelerini soruyor” diye anlatıyor. “Bazen şoka girmemeleri için yalan söyleyip herkesin iyi olduğunu söylüyoruz. Bazen de [enkazda sıkışan çocuklar] bize seslenip yanlarında yatan aile üyelerinden birinin şehit olduğunu söylüyorlar.”

Musa’ya göre, kendisi ve meslektaşları çoğu zaman kendilerini kaybedeceklerini bildikleri bir mücadele içerisindeymiş gibi hissediyor. “Bombalanan bir ya da iki ev değil, tüm yerleşim merkezleri” diye açıklıyor Musa. “Tüm alan tamamen siliniyor ve tek bir moloz yığınına dönüşüyor. Hala hayatta olan yaralıları çıkarmak için molozu ellerimizle kazmamız gerekiyor. Dikkatli olmaya çalışıyoruz çünkü molozların vücutlarına bindirdiği yük, biz onları kurtarmaya çabalarken yaralanmalarına, hatta uzuvlarını kaybetmelerine neden olabilir.”

‘Günüm 7 Ekim’de başladı ve hala bitmedi’

Gazze’nin merkezindeki Deyr El Balah’tan Ahmed Ebu Hudayr de sivil savunma ekibinin bir diğer üyesi. Musa gibi o da bu savaşın İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik önceki tüm saldırılarından “daha şiddetli ve vahşi” olduğunu söylüyor; hatta İsrail ordusunun Gazze’nin sivil nüfusuna mümkün olduğunca çok zarar vermeye çalıştığına inanıyor.

Sivil savunma çalışanları da İsrail’in saldırılarından muaf değil: savaşın başından bu yana aralarında Ebu Hudayr’ın kendi ekibinden yedi kişinin de bulunduğu en az 32 kişi öldürüldü.  Ebu Hudayr, bunun bir hatadan ibaret olmadığını düşünüyor.

Ebu Hudayr durumu, “işgal güçleri sivil savunma ve ambulans ekiplerini kasıtlı olarak hedef alıyor,” diyerek açıklıyor. “Güney Gazze’de bombalanan bir evde çalışırken yaralandım. Üç şehidin cesedini çıkardık ve birkaç yaralıyı kurtardık ama sonra ev tekrar bombalandı. İnsanları aramak için komşu evlerden birinin çatısına çıktığımızda iki füzeye daha maruz kaldık.”

Musa da Ebu Hudayr’ın değerlendirmesine katılıyor: “Gazze’deki herkes hedef.”

Gazze’deki sivil savunma ekipleri, İsrail’in Şeyh Rıdvan bölgesinde gerçekleştirdiği bombardımanın hemen ardından çıkan yangını söndürürken – 23 Ekim 2023 [Fotoğraf: Mohammed Zaanoun/Activestills]

Sivil savunma ekipleri sürekli olarak 24 saat aralıksız çalışmalarına rağmen enkaz altında kalan tüm insanları kurtaramayacakları gerçeğini kabul etmek zorunda kalıyorlar. “Ekipman yok” diyen Ebu Hudayr, büyük beton blokları kaldırmak için buldozerler ve enkaz altındaki insanların yerlerini belirleyebilecek elektronik cihazların bulunmadığını söylüyor: “Sadece insan gücüyle çalışıyoruz.”

Gazze’nin güneyindeki el-Karar kasabasında bir gece yarısı bir benzin istasyonunun yakınında gerçekleşen bombalamadan sonra yaşanan sarsıcı bir olay Ebu Hudayr’ın hafızasına kazınmış: “Bölgeye gittim ve ilk başta kimseyi bulamadım” diye hatırlıyor. “Sonra inleme sesleri duydum ve sese doğru yöneldim. Molozları kazdım ve sıkışmış iki bacak gördüm. Molozları kazıp serbest kalmasını sağladım. Bunlar 12 yaşında Ayşe adında bir kız çocuğuna aitti.” Ayşe ona, aralarında 9 küçük çocuğun da bulunduğu başka ailelerin ve sekiz aile üyesinin de enkaz altında kaldığını söylemiş.

Ebu Hudayr ve meslektaşlarının tüm çabalarına rağmen, herkesi kurtarmak için yeterli imkanları yok. “Yaşadığım en zor anlar, enkaz altında canlı insanlar olduğunu bilerek bir yerden ayrılmak; hiçbir şey yapamadan ve o insanlardan bazılarının öleceğini bilerek.”

Kurtarma görevlileri her gün tanımadıkları insanları kurtarmaya çalışmalarının yanı sıra, kendi aileleri için de endişeliler. Savaşın ilk gününden bu yana evinden ve ailesinden uzakta olan Musa, Aksa Şehitleri Hastanesi’nde meslektaşlarıyla birlikte gece gündüz çalışıyor.

“Savaş zamanlarında kurtarma ekiplerinde çalışan bizler günlerimizin ne zaman başlayıp ne zaman biteceğini asla bilemeyiz” diyor. “Benim için gün 7 Ekim’de başladı ve hala bitmedi.”

Filistinliler, İsrail Han Yunus’ta gerçekleştirdiği hava saldırılarının ardından, çocuklar da dahil Neccar ailesinin vefat eden üyeleri ve yaralılarını kurtarma çalışmalarından – 4 Kasım 2023 [Fotoğraf: Muhammed Zanoun/Activestills]

Musa için aileden uzakta olmak demek, ailesinin nasıl olduğunu bilmemesi ve sadece telefonla haber alabilmesi anlamına geliyor. “Ailem, El Bureyc Kampı’nda bulunan mahallemizdeki ağır bombardımandan dolayı, bazı günler okullardan birine sığınıyorlar, diğer günler ise eve dönüyorlar” diyor Musa. “Çocuklarım beni en az benim onları özlediğim kadar özlüyor.”

Musa eşini ve iki çocuğunu iki aydan uzun bir süredir sadece bir kez görmüş; o da evlerinin yakınındaki bir hava saldırısının ardından. Musa, “bana kamptaki bir evin bombalandığını söylediler” diye hatırlıyor. “Ailem için çok endişelendim. Sivil savunma aracıyla evimizin bulunduğu sokağa giderek yaklaştık, ta ki kendimi binamızın kapısında bulana kadar.”

Musa, bombalamaların kendi ailesinin eviyle aynı binada bulunan amcasının evini hedef aldığını belirtti. “Herkesin çığlık attığını ve ağladığını duydum. Amcamı, çocuklarını ve evde kim varsa onları aramaya gittim. 19 yaşındaki kardeşim Abdul Rahman’ın da onlarla birlikte olduğunu öğrendim ama ondan hiçbir iz bulamadım. Cesedi parçalara ayrılmıştı. Kız kardeşim onu üzerindeki kıyafetlerden tanıyabildi; savaştan sadece birkaç gün önce ona Mısır’dan hediye olarak almıştı.

“O gün çocuklarımı ve karımı kısa bir süreliğine gördüm” diye devam etti Musa. “Güvendeydiler ama çok korkmuşlardı.”

Karşılaştıkları dehşete rağmen Musa ve Ebu Hudayr yaptıkları işte gerçek bir amaç buluyorlar. “Kurtarmakta olduğumuz kişileri kendi çocuklarımız, kardeşlerimiz, ailelerimiz gibi görüyoruz, diye açıklıyor Musa. “Birini enkazdan güvenli bir şekilde çıkarmayı başardığımızda bir zafer duygusu yaşıyoruz. Ancak enkaz altındaki çocukların yardım çığlıklarını duyduğumuzda kimse gözyaşlarımızı tutamıyor.”

“Bu bizim işimiz” diyor Ebu Hudayr. “İsrail uluslararası hukuka saygı göstermese de hukuk bizim yanımızda ve biz Allah’ın takdiriyle korunuyoruz.”

Yayın Tarihi: 19 Aralık 2023

Kaynak: +972 Magazine

Çeviri: KARPUZ

Manşet Fotoğrafı: Atia Muhammed/Flash90

Leave a Reply