Biz Filistinlilerin büyük çoğunluğu için herhangi bir uluslararası kurum ya da kuruluşa duyulan güven sıfıra inmiş durumda. Geçtiğimiz üç ay boyunca İsrail’in kuşatma altındaki Gazze Şeridi’nde yaşayan herkese karşı topyekun bir savaş yürüttüğüne ve yürütmeye devam ettiğine tanık olduk. Filistinliler üç ay boyunca defalarca uluslararası toplumu harekete geçmeye ve evlerimize, mahallelerimize, okullarımıza, hastanelerimize ve ailelerimize yönelik ayrım gözetmeyen bombalama ve yıkım kampanyasını sona erdirmek için ateşkes talep etmeye çağırdı ancak hiçbir sonuç alamadı.
Devam etmekte olan bu soykırımın 100. gününe yaklaşırken 23.000’den fazla kişi öldürülmüş, 7000 kişi de enkaz altında kaybolmuş durumda ve İsrail sivillerin ölümünü engellemek için ne adımlarını yavaşlatıyor ne de yöntemlerinde bir değişikliğe gidiyor gibi görünüyor.
Adalete ve özgür bir Filistin’e olan bağlılığımız sarsılmaz ve kararlı olsa da, ölüm ve yıkımı önleyemediğimiz ve bunun yerine tüm bu kan gölünü hak ettiğimize inandırılmaya çalışıldığımız bu son üç ay, bizim için baştan aşağı yıpratıcı bir nitelikteydi.
Fakat bugün Güney Afrika, Gazze’deki Filistinlilere soykırım uygulayan İsrail’e karşı davasını sunarken, izleyen herkesin içinde bir şeyler yerinden oynadı.1
Tarihte ilk kez Filistinliler, Uluslararası Adalet Divanı’nda yabancı bir hükümetin “1948’den bu yana İsrail’in sömürgeciliği sebebiyle devam etmekte olan Nekbe’nin” varlığını tasdik ettiğine şahit oldular. Bir devletin, Filistinlilerin “insanları sessizce öldürdüğü” ifade edilen apartheid, işgal ve kuşatmaya maruz kaldıklarını teyit ettiğini duyduk.
İsrail’in insanlığa karşı suç işlediğine dair ikna edici ve sarsıcı kanıtlara birbiri ardına tanık olduk; Gazze’ye gıda, su ve yakıt girişini engellemekten, konutları, okulları, ambulansları ve hastaneleri kasıtlı olarak hedef almaya kadar.
Güney Afrika, [İsrail’in] soykırım niyetinin temellerini ortaya koydu ve hatta İsrailli askerlerin savaş suçlarını belgeleyen ve masumların ölümünü ve mahallelerin yok edilişini kutlayan fotoğraf ve video görüntülerini mahkemeye delil olarak sundu.
Şok olmuş ve duygulanmış bir şekilde [televizyonun karşısında] oturdum; dikkatimi veremediğim için değil—tam tersine. Şok oldum ve duygulandım çünkü tarihte ilk kez Filistin halkına karşı işlenen suçlar, siyasi uzmanlar ve taraflı medya kuruluşları tarafından kesintiye uğramadan, üç saat boyunca aralıksız bir şekilde gözler önüne serildi. Tarihte ilk kez, İsrailli devlet yetkililerinin korkunç sözleri ve eylemleri dile getirildi ve dikkate alındı.
Daha geçen hafta İngiliz haber sunucusu Julia Hartley-Brewer, Filistin Yasama Konseyi üyesi Dr. Mustafa Barghoti ile bir röportaj yaptı ve Filistin’deki gerçekler hakkında konuştuğu ve Gazze’de yaşananlar konusunda kamuoyunun yanıltılmasına izin vermediği için Barghoti’ye İslamofobik suçlamalarda bulundu.
Brewer, Barghouti karşısında küplere binmişti çünkü Barghouti’ye göre İsrail’in soykırıma varan eylemleri 7 Ekim’de yaşananlara verilecek uygun bir karşılık değildi ve Brewer bu yanıttan hoşlanmamıştı. Barghouti’ye “Kabul edilebilir bir karşılık ne olabilirdi peki?” diye bağırırken 30.000 kişinin öldürülmesinin hiçbir devlet ya da oluşum için haklı gösterilebilecek bir davranış olamayacağını açıklamak bir kez daha Filistinlilere düşüyordu.
Güney Afrika bugün Brewer’ın sorusunu yanıtladı. Hukuk ve siyaset uzmanları soykırımın “ne savaş ne de barış döneminde ” asla haklı gösterilemeyeceğini tekrar tekrar vurguladılar. 7 Ekim’de ne yaşanmış olursa olsun, ayrım gözetmeksizin öldüren, bombalayan ve aç bırakan bir karşılık her zaman uluslararası hukukun ihlali anlamına gelecekti.
Bugün, Filistin’de yaşananlara ilişkin gerçekler anlatılırken bir İngiliz haber sunucusu sözümüzü kesmedi, hakaretler savurmadı ya da İsraillilerin propagandasını tekrar etmedi. Bunun yerine, kendileri de apartheid mağduru olan ve Küresel Güney adına hareket eden bir ulus vardı karşımızda konuşan: geçmişinde işgale uğramış, yerinden edilmiş ve zulmedilmiş insanlar.
Uluslararası Adalet Divanı’nda Güney Afrika’yı temsil eden heyet [Fotoğraf: Michel Porro/Getty Images]
Almanya’da yaşıyorum ve Uluslararası Adalet Divanı’nda görülen bu davanın, Almanya’nın yıllardır İsrail’in suçlarını aklama çabalarını nasıl boşa çıkardığını görmek de oldukça çarpıcı. Alman politikacılar rutin olarak İsrail’e yöneltilen apartheid suçlamalarını doğası gereği antisemitik olarak tanımlıyorlar. [İsrail’e yönelik suçlamaların] birçok İsrailli propagandacının iddia ettiği üzere Siyah Güney Afrikalılara yönelik uygulanan apartheid’ın ciddiyetini azalttığı savunuluyor.
Artık bu iddiaların bir geçerliliği yok çünkü Güney Afrikalı siyahlar, tıpkı ilk başkanları Nelson Mandela’nın arzu ettiği gibi, Filistin halkının yanında olduklarını tüm dünyaya açık bir şekilde gösterdiler.
Tarihte ilk kez, geçmişte boyunduruk altına alınmış insanlar uluslararası toplumun karşısına çıkarak [bir başka ezilen toplum için] hesap verebilirlik ve icraat talep ediyor. Ve tarihte ilk kez, Filistinliler az da olsa nefes alabildiler, zira bize zarar verildiğine dair sayısız delili katiyen görmezden gelen, hakikate aykırı beyanlara maruz kalmadık.
Güney Afrika’nın bugün yaptığı şey, ölüm ve yıkımı finanse edip desteklerken içi boş demokrasi ve özgürlük iddialarının arkasına saklanan tüm emperyal güçlerin karşısına dikilmek olmuştur.
Elbette biz Filistinliler saf değiliz. En olası senaryonun, İsrail’in Gazze’deki soykırım kampanyasına devam etmesi olduğunu biliyoruz. Bu uluslararası kurumların geçmişte soykırımların ve zulmün devam etmesini engellemekte başarısız olduğunu biliyoruz. Bu mahkemelerin siyasi baskılardan muaf olmadığını biliyoruz ve son olarak, [buradan çıkacak olumlu bir sonucun] son üç ayda tanık olduğumuz dehşeti telafi etmeyeceğinin de farkındayız.
Yine de Uluslararası Adalet Divanı, kanıtları tüm dünyanın görebileceği şekilde alenen ortaya koyma imkanına sahip. Medyayı ve siyasi kurumları 7 Ekim’den bu yana Gazze’de işlenen suçları tanımaya ve bunlarla yüzleşmeye zorlayarak uluslararası kamuoyunu kazanmayı ve İsrail’i tecrit etmeyi başarma ihtimalleri var.
Uluslararası hukuk ve adalet Filistin halkını yüzüstü bıraktı, ancak özgür bir Filistin çağrısına katılmak için henüz çok geç değil. Dünyanın dört bir yanındaki aktivistler ve kitle örgütleri bunu yapmak için gerekli olan söyleme ve hukuki delillere sahipler artık.
- Güney Afrika’nın hazırladığı dava dosyasından önemli bölümlerini çevirdik; okumak için tıklayın. [e.n.] ↩︎
Yazar: Hebh Jamal
Yayın Tarihi: 11 Ocak 2024
Kaynak: Mondoweiss
Çeviri: KARPUZ
Manşet Fotoğrafı: Thilo Schmuelgen/Reuters