Haberin ilk bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.
(…)
“Herkes yıkıntıların altında çocuğunu arıyordu”
Mevcut savaş, İsrail’in daha önce görülmemiş sayıda stratejik hedefe saldırmasına neden olmakla kalmadı, aynı zamanda ordunun sivillere zarar vermekten kaçınmayı amaçlayan önceki politikalarını da terk etmesine neden oldu. Daha önce ordunun resmi prosedürü, stratejik hedeflere ancak tüm siviller tahliye edildikten sonra saldırılabileceği yönündeyken, Gazze’de yaşayan Filistinlilerin ifadeleri, 7 Ekim’den bu yana İsrail’in yüksek binalara, sakinleri hala içerideyken ya da onları tahliye etmek için kayda değer adımlar atmadan saldırdığını ve bunun da çok sayıda sivilin ölümüne yol açtığını gösteriyor.
Bu tür saldırılar, daha önceki saldırılarda da yaşandığı gibi, çoğu zaman ailelerin tümüyle öldürülmesine yol açmaktadır; Associated Press’in 2014 savaşından sonra yaptığı bir araştırmaya göre, hanelere yönelik hava bombardımanlarında ölenlerin yaklaşık yüzde 89’u silahsız sakinlerdi ve bunların çoğu çocuk ve kadındı.
Associated Press ve Al Jazeera dahil olmak üzere birçok medya kuruluşunun ve apartmanların bulunduğu Al-Jalaa Kulesi’ne düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından yükselen dumanlar – 15 Mayıs 2021 [Fotoğraf: Atia Mohammed/Flash90]
Hava Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Tishler, gazetecilere yaptığı açıklamada, ordunun “çatı tıklatma” politikasının (içeridekileri binanın vurulmak üzere olduğu konusunda uyarmak için binanın çatısına küçük bir ilk vuruş yapılması) artık “düşmanın olduğu yerde” kullanılmadığını söyleyerek politikada değişikliğini doğruladı. Tishler, çatı tıklatmanın çatışma süreçlerinde geçerli olduğunu söyledi; savaşta değil.
Daha önce stratejik hedefler üzerinde çalışmış olan kaynaklar, mevcut savaşta uygulanan pervasız yöntemlerin tehlikeli bir gelişmeye işaret edebileceğini belirterek, stratejik hedeflere saldırmanın başlangıçta Gazze’de “şok yaratma” amacı taşıdığını ancak çok sayıda sivilin öldürülmesinin gerekmediğini açıklıyorlar. Yöntem hakkında derin bilgiye sahip bir kaynak, “Hedefler, yüksek binaların insanlardan boşaltılacağı varsayımıyla tasarlandı. Bu nedenle hedefleri belirlemeye çalışırken, kaç sivilin zarar göreceğine dair hiçbir endişemiz yoktu; varsayım, sayının her zaman sıfır olacağı yönündeydi” diyor.
Aynı kaynak sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bunun için hedef alınan binaların tamamen boşaltılması gerekiyor ki bu da iki ila üç saat sürer; bu süre zarfında bina sakinleri telefonla aranır, uyarı füzeleri ateşlenir ve ayrıca insanların gerçekten de yüksek binaları terk edip etmedikleri drone görüntüleriyle kontrol edilir.”
Ancak Gazze’den gelen kanıtlar, stratejik hedefler2 olduğunu varsaydığımız bazı yüksek binaların önceden uyarı yapılmadan yerle bir edildiğini gösteriyor. +972 ve Local Call, mevcut savaş sırasında yüksek binaların bütünüyle bombalandığı ve uyarı yapılmadan yıkıldığı en az iki vaka ve yüksek bir binanın içindeki sivillerin üzerine çöktüğü bir vaka tespit etti.
İsrail bombardımanının ardından Gazze’nin kalbindeki Rimal Mahallesi’nde yaşanan yıkım – 23 Ekim 2023 [Fotoğraf: Mohammed Zaanoun/Activestills]
O gece yıkıntılardan ceset çıkaran Bilal Ebu Hatzira’nın ifadesine göre İsrail, 10 Ekim’de Gazze’deki Babil binasını bombaladı. Binaya düzenlenen saldırıda aralarında üç gazetecinin de bulunduğu on kişi hayatını kaybetti.
25 Ekim’de Gazze Şehri’ndeki 12 katlı El-Tac binası bombalanarak yerle bir edildi ve içinde yaşayan aileler hiçbir uyarı yapılmadan öldürülmüş oldu. Bina sakinlerinin ifadelerine göre, yaklaşık 120 kişi yıkıntı altında kaldı. El-Tac sakinlerinden Yusuf Ammar Şeref, X’te binada yaşayan 37 aile üyesinin saldırıda öldürüldüğünü yazdı: “Sevgili babam ve annem, sevgili eşim, oğullarım ve kardeşlerimin çoğu ve aileleri.” Bina sakinleri çok sayıda bombanın atıldığını ve yakındaki binalarda bulunan dairelerin de hasar gördüğünü ve yıkıldığını belirtti.
Altı gün sonra, 31 Ekim’de sekiz katlı Al-Mohandseen konut binası hiçbir uyarı yapılmadan bombalandı. İlk gün yıkıntılardan 30 ila 45 arasında ceset çıkarıldığı bildirildi. Bir bebek anne ve babası olmadan canlı bulundu. Gazeteciler saldırıda 150’den fazla kişinin öldüğünü ve birçoğunun da enkaz altında kaldığını tahmin ediyor.
Tanıkların ifadelerine göre bina, İsrail’in kuzey ve orta Gazze’deki evlerinden kaçan Filistinlileri yönlendirdiği sözde “güvenli bölgede”, Gazze Vadisi’nin güneyindeki Nuseyrat mülteci Kampı’nda bulunuyordu ve dolayısıyla yerinden edilenler için geçici barınak olarak hizmet veriyordu.
Uluslararası Af Örgütü tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 9 Ekim’de İsrail, Cibaliye Mülteci Kampı’ndaki kalabalık bir caddede bulunan açık bir bitpazarını ve çok katlı en az üç binayı bombalayarak 69’dan fazla kişiyi öldürdü. Öldürülen bir çocuğun babası “Cesetler yanmıştı… Bakmak istemedim, İmad’ın yüzüne bakmaktan korktum” diyordu. “Cesetler yere saçılmıştı. Herkes bu yığınların arasında çocuklarını arıyordu. Oğlumu pantolonundan tanıyabildim. Onu hemen gömmek istedim ve oğlumu kucağıma alıp dışarı çıkardım.”
Bir İsrail tankı Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Şati Mülteci Kampı’nın içinde dolaşırken – 16 Kasım 2023 [Fotoğraf: Yonatan Sindel/Flash90]
Af Örgütü’nün araştırmasına göre, ordu pazar alanına yapılan saldırının “Hamas görevlilerinin bulunduğu” bir camiyi hedef aldığını söylüyor. Ancak aynı araştırmaya göre, uydu görüntüleri civarda bir cami göstermiyor.
İsrail Ordu Sözcüsü, +972’nin ve Local Call’un belirli saldırılarla ilgili sorularına yanıt vermedi, ancak daha genel olarak “IDF’nin saldırılardan önce çeşitli şekillerde uyarılarda bulunduğunu ve koşullar elverdiğinde hedef bölgede ya da hedeflerin yakınında bulunan kişilere telefon yoluyla bireysel uyarılar da yaptığını” belirtti. Savaş sırasında gerçekleştirilen 25.000’den fazla canlı görüşmenin yanı sıra milyonlarca otomatik kayıtlı görüşme, kısa mesaj ve halkı uyarmak amacıyla havadan atılan broşürler kullanıldığını söyledi. Kendi tabiriyle “Genel olarak IDF, Gazze halkını canlı kalkan olarak kullanan bir terör örgütüyle mücadele etmenin zorluğuna rağmen, saldırıların bir parçası olarak sivillere verilen zararı mümkün olduğunca azaltmaya çalışıyor.”
“Makine bir günde 100 hedef üretti”
İsrail Ordu Sözcüsü’ne göre, 10 Kasım itibariyle, yani çatışmaların ilk 35 gününde İsrail Gazze’de toplam 15.000 hedefe saldırdı. Birçok kaynağa göre bu rakam, Gazze Şeridi’nde daha önce gerçekleştirilen dört büyük operasyona kıyasla çok daha yüksek. 2021’de yürütülen Surların Muhafızı Harekatı sırasında İsrail 11 günde 1500 hedefe saldırmıştı. 2014’te, 51 gün süren Koruyucu Hat Harekatı’nda İsrail 5266 ila 6231 arasında hedef vurulmuşken 2012’deki Bulut Sütunu Harekatı sırasında sekiz günde yaklaşık 1500 hedef vurulmuştu. 2008’deki Dökme Kurşun Harekatı’nda ise İsrail 22 günde 3400 hedefi vurmuştu.
Önceki harekatlarda görev yapan istihbarat kaynakları +972 ve Local Call’a verdikleri beyanlarında, 2021’de 10 gün, 2014’te ise üç hafta boyunca günde 100 ila 200 hedefe yapılan saldırılar sonucunda İsrail Hava Kuvvetleri’nin elinde askeri değeri olan hiçbir hedef kalmadığını söylüyorlar. Öyleyse, mevcut savaşta yaklaşık iki aydır süren bombardımana rağmen neden İsrail ordusunun hedefleri hala tükenmedi?
Bu sorunun yanıtı İsrail Ordu Sözcüsü’nün 2 Kasım’da yaptığı bir açıklamada yatıyor olabilir. Sözcü “Habsora” (“İncil”) adlı bir yapay zeka sistemi kullandıklarını ve bu sistemin “hızlı bir şekilde hedef üretebilmek için otomatik araçların kullanılmasını sağladığını ve operasyonun gerektirdiği ihtiyaçlara göre isabetli ve yüksek kaliteli istihbarat malzemesi üreterek çalıştığını” söylüyor.
İsrail topçuları Gazze sınırının yakınında konuşlanırken – 2 Kasım 2023 [Fotoğraf: Chaim Goldberg/Flash90]
Açıklamada aktarıldığına göre üst düzey bir istihbarat yetkilisi, Habsora sayesinde “düşmana büyük zarar verirken muharip olmayanlara en az zarar veren” titiz saldırılar için hedefler oluşturulabildiğini söylüyor. Yetkili, “Hamas üyeleri nerede saklanırlarsa saklansınlar dokunulmaz değiller” diyor.
İstihbarat kaynaklarına göre Habsora, diğer şeylerin yanı sıra, Hamas veya İslami Cihad mensubu olduğundan şüphelenilen kişilerin yaşadığı özel konutlara saldırmak için otomatik öneriler de üretiyor. İsrail daha sonra bu evleri ağır bir bombardımana tutarak geniş çaplı suikast operasyonları gerçekleştiriyor.
Kaynaklardan biri Habsora’nın “on binlerce istihbarat görevlisinin işleyemeyeceği” kadar büyük miktarda veriyi işlediğini ve bombalanacak alanları gerçek zamanlı olarak önerdiğini belirtiyor. Kaynaklara göre Hamas’ın üst düzey yetkililerinin çoğu askeri operasyonun başlamasıyla birlikte yeraltı tünellerine yöneldiği için Habsora gibi bir sistemin kullanılması nispeten daha alt düzeydeki görevlilerin evlerinin bulunmasını ve buralara saldırılmasını mümkün kılıyor.
Eski bir istihbarat subayı, Habsora sisteminin ordunun “niteliğe değil niceliğe önem verilen bir kitle infaz fabrikası” işletmesine imkan verdiğini açıklıyor: “Her saldırıdan önce hedefler muhakkak bir insan tarafından kontrol edilse de bu hedefler için çok fazla zaman harcanmasına gerek olmadığı düşünülüyor.” İsrail Gazze’de yaklaşık 30.000 Hamas üyesi olduğunu tahmin ettiğine ve bunların hepsi öldürülmek üzere işaretlendiğine göre, potansiyel hedeflerin sayısının muazzam olduğu kesin.
İsrail ordusu 2019’da hedef üretimini hızlandırmak için yapay zekayı kullanmayı amaçlayan yeni bir merkez kurmuştu. Eski IDF Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi, bu yılın başlarında Ynet’e verdiği derinlemesine bir röportajda “Hedef Yönetim Dairesi, yüzlerce subay ve askerden oluşan ve yapay zeka olanaklarına dayanan bir birimdir” diyor.
Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentinde bulunan Şabura Mülteci Kampı’ndaki bir eve düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından Filistinliler yaralıları ararken – 17 Kasım 2023 [Fotoğraf: Abed Rahim Khatib/Flash90]
Kochavi sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu, yapay zekanın yardımıyla çok sayıda veriyi herhangi bir insandan daha iyi ve daha hızlı işleyen ve bunları saldırı hedeflerine dönüştüren bir makine. Surların Muhafızı Harekatı’nda bu makine devreye girdiği andan itibaren her gün 100 yeni hedef üretti. Açık değil mi; geçmişte Gazze’de bir yılda 50 hedef oluşturduğumuz zamanlar oldu. Burada ise makine bir günde 100 hedef üretti.”
Yeni oluşturulan Hedef Yönetim Dairesi’nde çalışan kaynaklardan biri, +972 ve Local Call’a verdiği beyanda “Hedefleri otomatik olarak hazırlıyoruz ve bir kontrol listesine göre çalışıyoruz” diyor. “Burası gerçekten bir fabrika gibi. Hızlı çalışıyoruz ve hedefi derinlemesine incelemek için zamanımız yok. Ne kadar çok hedef üretebildiğimize göre değerlendiriliyoruz.”
Hedef bankasından sorumlu üst düzey bir askeri yetkili, bu yılın başlarında Jerusalem Post’a yaptığı açıklamada ordunun yapay zeka sistemleri sayesinde ilk defa, henüz bir saldırı bitmeden yeni bir hedef oluşturmayı başarabildiğini söyledi. Bir başka kaynak ise otomatik olarak çok sayıda hedef üretme çabasının Dahiya Doktrini’nin3 hayata geçirilmesi olduğunu söylüyor.
Habsora gibi otomatik sistemler, potansiyel kayıpların hesaplanması da dahil olmak üzere askeri operasyonlar sırasında karar verme konusunda İsrail istihbarat görevlilerinin işini büyük ölçüde kolaylaştırıyor. Beş farklı kaynak, özel konutlara yönelik saldırılarda öldürülebilecek sivillerin sayısının İsrail istihbaratı tarafından önceden bilindiğini ve hedef dosyasında “sivil zayiat” kategorisi altında açıkça göründüğünü doğruluyor.
Bu kaynaklara göre, ordunun özel bir konutun içindeki bir hedefe saldırmasının mümkün olup olmayacağını belirleyen sivil zayiat dereceleri var. Kaynaklardan biri, “Genel talimat ‘Zayiat 5’ olduğunda, bu beş ya da daha az sivili öldürecek tüm hedefleri vurma yetkisine sahip olduğumuz anlamına geliyor. Bu durumda, beş ya da daha az sivil zayiat ihtimali olan tüm hedef dosyalarıyla çalışabiliyoruz” diyor.
Filistinliler, İsrail’in Gazze’ye düzenlediği hava saldırısında yıkılan bir gökdelenin kalıntıları etrafında toplanırken – 26 Ağustos 2014 [Fotoğraf: Emad Nassar/Flash90]
Önceki operasyonlarda hedeflerin vurulmasına katılan bir güvenlik yetkilisi “Geçmişte Hamas’ın alt düzey üyelerinin evlerini bombalamak için düzenli olarak işaretlemezdik” diyor. “Benim zamanımda, üzerinde çalıştığım ev ‘Zayiat 5’ olarak işaretlenmişse bile, saldırı için her zaman onay almıyordu.” Yetkili, böyle bir onayın ancak evde üst düzey bir Hamas komutanının yaşadığı biliniyorsa alındığını söylüyor.
Kaynak sözlerini şöyle sürdürüyor: “Anladığım kadarıyla bugün rütbesi ne olursa olsun herhangi bir silahlı Hamas üyesine ait evleri işaretleyebiliyorlar. Bu çok sayıda ev demek. Gerçekten hiçbir önemi olmayan Hamas üyeleri Gazze’deki [normal] evlerde yaşıyor. Bu yüzden evi işaretleyip bombalıyorlar ve evdeki herkesi öldürüyorlar.”
“Aile konutlarını bombalamaya yönelik kararlı bir politika”
22 Ekim’de İsrail Hava Kuvvetleri Filistinli gazeteci Ahmed Alnaouq’un Deyr el-Balah kentindeki evini bombaladı. Ahmed yakın arkadaşım ve meslektaşımdır; dört yıl önce Gazze’deki Filistinlilerin sesini İsrail kamuoyuna duyurmak amacıyla “Duvarın Ötesi“ adlı İbranice bir Facebook sayfası kurmuştuk.
22 Ekim’deki saldırıda beton bloklar Ahmed’in ailesinin üzerine yıkıldı ve babası, erkek kardeşleri, kız kardeşleri ve onların bebekler de dahil olmak üzere tüm çocukları öldü. Sadece 12 yaşındaki yeğeni Malak, vücudu yanıklarla kaplı kritik bir durumda hayatta kaldı. Birkaç gün sonra o da öldü.
Ahmed’in ailesinden toplam yirmi bir kişi öldürülerek evlerinin altına gömüldü. Hiçbiri militan değildi. En küçüğü 2 yaşındaydı; en büyüğü olan babası ise 75 yaşındaydı. Şu anda İngiltere’de yaşayan Ahmed, tüm ailesinden kalan tek kişi.
Han Yunus’taki Nasır Hastanesi, İsrail’in hava saldırılarında gece boyunca ölen ve yaralanan Filistinlilerin cesetleriyle dolup taşarken – 25 Ekim 2023 [Fotoğraf: Mohammed Zaanoun/Activestills]
Ahmed’in aile WhatsApp grubunun adı “Birlikte Daha İyiyiz”. Burada görünen son mesaj, ailesini kaybettiği gece yarısından biraz sonra kendisi tarafından gönderilmiş. “Biri bana her şeyin yolunda olduğunu haber versin” diye yazmış Ahmed. Kimse cevap vermemiş. Uykuya dalmış ama sabahın dördünde panik içinde uyanmış. Terden sırılsıklam olmuş bir halde telefonunu tekrar kontrol etmiş. Sessizlik. Sonra bir arkadaşından gelen mesajla korkunç haberi almış.
Ahmed’in durumu bugünlerde Gazze’de sıkça rastlanan bir durum. Gazze’deki hastanelerin yöneticileri basına verdikleri röportajlarda aynı tanımlamayı tekrarlıyorlar: Aileler hastanelere ceset torbalarıyla peş peşe giriyor; bir çocuğun ardından babası, onun ardından da dedesi geliyor. Tüm cesetler toprak ve kanla kaplı.
Eski İsrail istihbarat yetkililerine göre, özel bir konutun bombalandığı pek çok vakada amaç, Hamas ya da İslami Cihad yetkililerine suikast düzenlemek ve bu tür hedefler ancak bu yetkililer eve girdiğinde vuruluyor. İstihbarat araştırmacıları, yetkilinin aile üyelerinin ya da komşularının da bu saldırıda ölüp ölmeyeceğini ve kaç kişinin ölebileceğini nasıl hesaplayacaklarını biliyorlar. Kaynakların her biri bunların sivil haneler olduğunu ve çoğu durumda içlerinde hiçbir askeri faaliyetin yürütülmediğini söylüyor.
+972 ve Local Call, mevcut savaşta özel konutlara düzenlenen hava saldırılarında gerçekten ölen veya yaralanan askeri militanların sayısına ilişkin verilere sahip değil; ancak çoğu durumda ölenlerin ya da yaralananların hiçbirinin Hamas veya İslami Cihad’a mensup askeri veya siyasi görevli olmadığına dair çok sayıda kanıt bulunuyor.
İsrail Hava Kuvvetleri, 10 Ekim’de Gazze’nin Şeyh Rıdvan mahallesindeki bir apartmanı bombalayarak çoğu kadın ve çocuk 40 kişiyi öldürdü. Saldırının ardından çekilen şok edici videolardan birinde insanlar çığlık atarken, evin yıkıntıları arasından çıkarılmış oyuncak bebeğe benzeyen bir şey elden ele dolaştırılırken görülüyor. Kamera yakınlaştırıldığında bunun bir oyuncak değil, bir bebek cesedi olduğu görülüyor.
Filistinli kurtarma ekipleri, İsrail’in 9 Ekim 2023’te Gazze’nin batısındaki Şeyh Rıdvan Mahallesi’ne düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybeden Şaban ailesinin altı üyesinin cesetlerini çıkarırken [Fotoğraf: Mohammed Zaanoun]
Bölge sakinlerinden biri saldırıda ailesinden 19 kişinin öldüğünü söyledi. Hayatta kalan bir başka kişi ise Facebook’ta enkazda sadece oğlunun omzunu bulduğunu yazdı. Af Örgütü saldırıyı araştırdı ve bir Hamas üyesinin binanın üst katlarından birinde yaşadığını ancak saldırı sırasında orada bulunmadığını tespit etti.
Hamas ya da İslami Cihad mensuplarının yaşadığı varsayılan aile konutlarının bombalanması muhtemelen 2014’teki Koruyucu Hat Harekatı sırasında daha kararlı bir IDF politikası haline geldi. O dönemde ölen Filistinlilerden 606’sı—ki bu sayı 51 gün süren çatışmalar sırasında ölen sivillerin yaklaşık dörtte biridir—evleri bombalanan aile üyeleriydi. Bir BM raporu 2015 yılında bunu hem potansiyel bir savaş suçu hem de ailelerin tümden katline yol açan yeni bir eylem modeli olarak tanımladı.
2014 yılında İsrail’in aile konutlarını bombalaması sonucu toplam 93 bebek öldürüldü. Bunların 13’ü henüz yaşına bile girmemişti. Gazze Sağlık Bakanlığı’nın 26 Ekim’de yayınladığı, kurbanların yaşlarını içeren ayrıntılı kimlik listesine göre, bir ay önce Gazze’de 1 yaş ve altında toplam 286 bebeğin öldürüldüğü tespit edilmişti. Bu sayı o tarihten bu yana muhtemelen katbekat arttı.
Ancak birçok durumda, özellikle de Gazze’ye yönelik mevcut saldırılarda, İsrail ordusu bilinen veya açık bir askeri hedef olmasa bile sivil haneleri vuruyor. Örneğin Gazetecileri Koruma Komitesi’ne göre 29 Kasım’a kadar İsrail Gazze’de 50 Filistinli gazeteciyi öldürdü; bunlardan bazıları aileleriyle birlikte evlerindeydi.
İngiltere’de doğan 31 yaşındaki Gazzeli gazeteci Roshdi Sarraj, Gazze’de “Ain Media” adında bir medya kuruluşu kurdu. 22 Ekim’de İsrail’in attığı bir bomba ailesinin uyuduğu eve isabet etti ve hayatını kaybetti. Gazeteci Salam Mema da benzer şekilde bombalanan evinin yıkıntıları altında can verdi; üç küçük çocuğundan 7 yaşındaki Hadi öldü, 3 yaşındaki Şam ise henüz enkaz altında, bulunamadı. Duaa Sharaf ve Salma Makhaimer adlı diğer iki gazeteci de çocuklarıyla birlikte evlerinde öldürüldü.
Bir İsrail savaş uçağı Gazze Şeridi üzerinde uçarken – 13 Kasım 2023 [Fotoğraf: Yonatan Sindel/Flash90]
İsrailli analistler bu tür orantısız hava saldırılarının askeri etkinliğinin sınırlı olduğunu kabul ediyorlar. Gazze’deki bombardımanların başlamasından iki hafta sonra, kara harekatından önce ve Gazze Şeridi’nde 1903 çocuk, yaklaşık 1000 kadın ile 187 yaşlı erkek öldürüldükten sonra, İsrailli yorumcu Avi Issacharoff bir tweet attı: “Duyması hoşumuza gitmese de, çatışmaların 14. gününde Hamas’ın askeri kolunun önemli ölçüde zarar görmediği görülüyor. Askeri liderliğe verilen en önemli zarar Hamas komutanı Ayman Nofal’ın öldürülmesi.”
“İnsanımsı hayvanlarla savaşmak”
Hamas militanları düzenli olarak Gazze Şeridi’nin altına inşa edilmiş karmaşık bir tünel ağı üzerinden faaliyet gösteriyor. Konuştuğumuz eski İsrail istihbarat görevlilerinin de teyit ettiği gibi, bu tüneller evlerin ve yolların altından da geçiyor. Bu nedenle İsrail’in hava saldırılarıyla bu tünelleri yok etme girişimleri çoğu durumda sivillerin ölümüne yol açıyor. Bu da mevcut saldırılarda katledilen Filistinli ailelerin sayısının yüksek olmasının bir başka nedeni.
Bu makale için görüşülen istihbarat yetkilileri, Hamas’ın Gazze’deki tünel ağını tasarlama biçiminin sivil nüfusu ve yer üstündeki altyapıyı bilerek istismar ettiğini söylüyor. Bu iddialar aynı zamanda İsrail’in Şifa Hastanesi’ne ve altında keşfedilen tünellere yönelik saldırı ve baskınlarla ilgili olarak yürüttüğü medya kampanyasının da temelini oluşturuyor.4
İsrail ayrıca çok sayıda askeri hedefi de vuruyor: silahlı Hamas militanları, roket fırlatma mevzileri, keskin nişancılar, tanksavar birlikleri, askeri karargahlar, üsler, gözlem noktaları ve daha fazlası. Kara harekatının başlangıcından bu yana, karadaki İsrail birliklerine destek sağlamak için hava bombardımanı ve ağır topçu ateşi kullanıldı. Uluslararası hukuk uzmanları, saldırılar orantılılık ilkesine uygun olduğu sürece bu hedeflerin meşru olduğunu söylüyor.
Bu makale için +972 ve Local Call’dan gelen bir soruya cevaben İsrail Ordu Sözcüsü şu açıklamayı yaptı: “IDF uluslararası hukuka bağlıdır ve buna göre hareket eder. Bunu yaparken de askeri hedeflere saldırır, sivillere saldırmaz. Terör örgütü Hamas, ajanlarını ve askeri varlıklarını sivil nüfusun tam ortasına yerleştirmektedir. Hamas sistematik olarak sivil nüfusu canlı kalkan olarak kullanmakta ve hastaneler, camiler, okullar ve BM tesisleri gibi hassas yerler de dahil olmak üzere sivil binalardan savaş yürütmektedir.”
Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Şati Mülteci Kampı’nda İsrail bombardımanlarının yol açtığı yıkım – 16 Kasım 2023 [Fotoğraf: Yonatan Sindel/Flash90]
Benzer şekilde +972 ve Local Call’a konuşan istihbarat kaynakları da Hamas’ın birçok durumda “Gazze’deki sivil nüfusu kasıtlı olarak tehlikeye attığını ve sivillerin tahliyesini zorla engellemeye çalıştığını” iddia ediyor. İki kaynak, Hamas liderlerinin “İsrail’in sivillere zarar vermesinin kendilerine savaşta meşruiyet kazandırdığını düşündüklerini” söylüyor.
Bu arada, bugünün aksine, bir ton ağırlığındaki bir bombanın tek bir Hamas üyesini öldürmeyi hedeflerken “sivil zayiat” olarak bütün bir aileyi öldürmesi fikri İsrail toplumunun geniş kesimleri tarafından her zaman bu kadar kolay kabul görmüyordu. Örneğin 2002 yılında İsrail Hava Kuvvetleri, Hamas’ın askeri kanadı El Kassam Tugayları’nın o dönemki lideri Salah Mustafa Muhammed Şehade’nin evini bombaladı. Bomba onu, eşi Eman’ı, 14 yaşındaki kızı Leyla’yı ve aralarında 11 çocuğun da bulunduğu 14 sivili öldürdü. Cinayet hem İsrail’de hem de dünyada infial yarattı ve İsrail savaş suçu işlemekle suçlandı.
Bu eleştiriler, İsrail ordusunun 2003 yılında, aralarında El Kassam Tugayları’nın ele geçirilemeyen lideri Muhammed Deif’in de bulunduğu üst düzey Hamas yetkililerinin Gazze’de bir konutta yaptıkları toplantıya, onları öldürecek kadar güçlü olmayacağı korkusuna rağmen, daha küçük, çeyrek tonluk bir bomba atma kararı almasına yol açtı. Deneyimli İsrailli gazeteci Shlomi Eldar “Hamas’ı Tanımak” adlı kitabında nispeten küçük bir bomba kullanma kararının Şehade emsalinden ve bir tonluk bir bombanın binadaki sivilleri de öldüreceği korkusundan kaynaklandığını yazdı. Saldırı başarısız oldu ve üst düzey askeri kanat subayları olay yerinden kaçtı.
Aralık 2008’de, İsrail’in Gazze’de iktidarı ele geçirmesinin ardından Hamas’a karşı yürüttüğü ilk büyük savaşta, o dönemde IDF Güney Komutanlığı’nın başında bulunan Yoav Gallant, İsrail’in ilk kez üst düzey Hamas yetkililerinin “ailelerinin evlerini vurduğunu”, amaçlarının ailelerine zarar vermek değil, Hamas yetkililerini yok etmek olduğunu söyledi. Gallant, Hamas’ın askeri faaliyetlerinin evin içinde gerçekleştiğinin anlaşılması üzerine, ailelerin “çatıyı tıklatarak” ve telefonla uyarıldığını, ardından evlerin vurulduğunu vurguladı.
İsrail’in sistematik olarak ailelerin evlerini havadan vurmaya başladığı 2014’teki Koruyucu Hat Harekatı’ndan sonra, B’Tselem gibi insan hakları grupları bu saldırılardan kurtulan Filistinlilerin tanıklıklarını topladı. Hayatta kalanlar evlerin kendi üzerlerine çöktüğünü, cam kırıklarının içeridekilerin vücutlarını kestiğini, enkazın “kan koktuğunu” ve insanların diri diri gömüldüğünü söyledi.
Bu ölümcül politika bugün de devam ediyor. Bu durum kısmen Habsora gibi yıkıcı silahların ve karmaşık teknolojilerin kullanımı, ama büyük ölçüde İsrail’in askeri mekanizması üzerindeki dizginleri gevşeten bir siyaset ve güvenlik kurumu sayesinde mümkün. Ordunun sivillerin zarar görmesini en aza indirmek için çaba sarf etmesi konusunda ısrar ettikten on beş yıl sonra, şimdi Savunma Bakanı olan Gallant açıkça fikrini değiştirmiş durumda. Gallant 7 Ekim’den sonra “İnsanımsı hayvanlarla savaşıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz” demişti.
- 5 Aralık 2023’te CNN’de yayınlanan bir habere göre, İsrail Ordu Sözcüsü, bu zamana kadar inkar ettikleri ölüm rakamlarının büyük oranda doğru olduğunu kabul ederken, öldürdüklerini iddia ettiği 5000 Hamas militanının yanında 10.000 sivilin ölmesinin böylesi savaş şartlarında oldukça olumlu bir tablo olduğunu söylüyor. Buna karşın İsviçre merkezli Euro-Med Human Rights Monitor öldürülen militanların sayısının sivil ölümlere oranının bire dokuz olduğunu belirtiyor. [e.n.] ↩︎
- İngilizceye “power targets” olarak çevrilen bu ifadeyi, İsrailli askeri yetkililerin Hamas’ın “stratejik önem taşıyan, güvenlik ve enformasyon merkezleri”ne atıfla kullanmasına binaen “stratejik hedefler” olarak çevirmeyi uygun gördük. [ç.n.] ↩︎
- 2006’da yaşanan İsrail-Lübnan Savaşı’nda uygulanan ve temelde kamu binalarına ve sivil hedeflere ayrım gözetmeden saldırarak “caydırıcılık” sağlamayı hedefleyen İsrail askeri doktrini. Daha ayrıntılı bilgi için tıklayın. [e.n.] ↩︎
- İsrail’in Şifa Hastanesi hakkında ürettiği dezenformasyon, aralık ayının sonunda Washington Post tarafından yayınlanan bir analiz-haberde de ifşa edildi. [e.n.] ↩︎
Yayın Tarihi: 30 Kasım 2023
Kaynak: +972 Magazine
Çeviri: KARPUZ
Manşet Fotoğrafı: Mohammed Zaanoun/Activestills