Bir Filistinli olarak Meta beni bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı. Kullanıcıların yapay zeka tarafından üretilen görselleri aramasına olanak tanıyan bir WhatsApp özelliği, Filistinlilere dair bariz bir şekilde ırkçı tasvirler ortaya koyarak insandışılaştırmaya bir başka örnek daha eklemiş oldu.
İngiliz gazetesi Guardian’ın yakın tarihli bir haberine göre, “Filistinli Müslüman çocuk” araması yapıldığında silah taşıyan bir çocuk karikatürü çıkarken, “İsrailli çocuk” araması yapıldığında oyun oynarken gülümseyen çocuklar görülüyor.
Bu, WhatsApp’ın ana şirketi Meta’nın tekerrür eden sorunlu yapısını ortaya koyan son örneklerinden bir tanesi. Filistinli dijital haklar kuruluşu 7amleh’i yönettiğim yedi yıl boyunca bu sorunların daha da arttığını gözlemledim.
Emoji ya da içerik denetimi ele alındığında, taraflı yapay zekaya güvenmek her açıdan Filistinlileri insandışılaştırıyor. Bu durum aynı zamanda çok aşağılayıcı.
WhatsApp’ta yapay zeka tarafından oluşturulan çıkartmalar ırkçı ve ayrımcı bir çifte standardı açıkça gösteriyor. [Kaynak: Guardian]
Meta, içinde bulunduğumuz mevcut kriz boyunca Filistinlilerin seslerini sistematik olarak susturup sansürleyerek, dünyanın Filistinlileri doğrudan duyabileceği filtresiz yollardan birini de kapatmış oldu.
Ekim ay tüm dünyanın gözü önünde soykırım gerçekleşmeye başlamışken, insanlar seslerini duyurmak ve yaşanan gerçekleri anlatabilmek için sosyal medyaya güvenirken Meta, Filistin yanlısı içerikleri hedef almak ve kaldırmakla suçlanıyor.
Devam eden bu kriz Meta için çok önemli bir sınavdı ve şirket bariz bir şekilde bu sınavdan kaldı. Filistinlilere uygulanan sansür hem bireysel hem de kurumsal düzeyde gerçekleştirildi.
Filistinlilerin Susturulması
Ekim ayında Meta, yaklaşık 10 milyon takipçisi olan Filistin’in önde gelen yayın organlarından Quds News Network’ün Facebook sayfasını ve diğer bazı Filistinli medya sayfalarını devre dışı bıraktı.
Ağız birliği sağlamak amacıyla rutin olarak sosyal medya şirketlerine baskı yapan İsrail devleti, X (eski adıyla Twitter) platformunda göze çarpmayan bir “teşekkür” mesajı paylaştı.
Sosyal medyada İsrail Ordusu tarafından da paylaşılan mesajında Zuckerberg şöyle diyor: “Hamas tarafından gerçekleştirilen terörist saldırılar katıksız bir kötülük. Masum insanlara karşı terör eylemleri gerçekleştirmenin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Bunun sonucunda ortaya çıkan büyük acılar yürek dağlayıcı. En öncelikli gündemim, İsrail’deki ve bölgedeki çalışanlarımızın ve ailelerinin güvenliği olmaya devam edecek.” Zuckerberg’in bugün (21 Aralık 2023) itibariyle Filistinli’de yaşanan kitlesel katliamlara dair yayınlanmış herhangi bir mesajı yok.
Bu, Meta’nın yaşanan kriz sırasında Filistinlileri ilk kez yüzüstü bırakışı değil. 2021 yılının Mayıs ayında Filistinli ailelerin işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah mahallesinden zorla tahliye edilmesine yönelik kitlesel protestolar devam ederken, yaşadıklarını ifade edebilmek için sosyal medyaya akın eden Filistinliler geniş çapta sansürle karşılaşmışlardı.
Meta tarafından hazırlatılan ve 2022 yılında yayınlanan bir sonraki raporda, Filistinlilere karşı önyargılı olunduğuna dair kanıtlara yer verildi. Bu kanıtlar, benim yıllardır dile getirdiğim hususlardan oluşuyor. Meta, değişmeye kararlı olduğunu söylediğinde sonunda bir ilerleme kaydettiğimiz hissine kapılmıştım.
Ancak bu hissim çok uzun sürmedi. Son zamanlarda yaygınlaşan tek taraflı sansür, sınırlı görünürlük ve Filistinlileri susturmaya yönelik diğer uygulamalar “teknik aksaklıklar” olarak değerlendirilse de çevrimiçi olarak insanların gördüklerini paylaşması konusunda kabul edilemez engeller oluşturuyor.
Geçmişte, hikayelerin erişimine getirilen yasaklar bazı kullanıcıların Meta’yı kasıtlı sansür uygulamakla suçlamasına neden olmuştu. Bu resme bakıldığında son zamanlardaki “teknik” aksaklıklar daha da korkunç görünüyor.
Örneğin, Filistin bayrağı emojisi Instagram tarafından “potansiyel olarak saldırgan” kategorisinde sınıflandırıldı ve bunun sonucunda uygulamada kullanımı gizlendi.
Facebook ve Instagram’daki Filistinli kullanıcıların karşılaştığı bir başka “teknik aksaklık” da, hastanelerdeki Filistinli kurbanların görüntülerinin “çıplak” resimler olarak değerlendirilerek gösterilmesinin engellenmiş olması.
En önemli ve rahatsız edici örneklerden biri, Meta’nın bazı Filistinli Instagram kullanıcılarının biyografilerindeki zararsız Arapça ifadeleri yanlış tercüme ederek “terörist” kelimesini biyografilerine eklemesiydi. Şirket daha sonrasında bu durumu yorumlama hatası olarak değerlendirdi.
Teknik aksaklıklarda hesap verme mecburiyetleri yok ve en önemlisi bunun tekrarlanmasını engelleyecek bir şey de yok.
[Görsel: İnsan Hakları İzleme Örgütü]
Kamuoyundaki Şüpheler
Neden tüm bu teknik aksaklıklar sadece Filistinlileri etkiliyor gibi görünüyor ve neden bu örüntü her kızışmada tekrar ediyor?
Daha tarafsız bir terim kullanmak yerine “terörist” kelimesinin kullanılması, şirketin güvenilirliği ve Filistinli ve Arap kullanıcılara adil davranma konusunda kamuoyunda oluşan şüpheyi daha da arttırdı.
Meta’nın konu ile ilgili pişmanlığını ifade etmesine rağmen kullandıkları veri seti ve makine öğrenim sistemlerinde hala derin bir önyargı var gibi görünüyor.
Meta’nın bu konularla ilgili olarak titiz bir iç soruşturma yürütme niyetinde olduğuna dair herhangi bir işaret bulunmuyor. Diğer birçok çatışma döneminde de olduğu gibi, Filistinlilere yönelik paylaşılan kışkırtıcı İbranice içerikler ve yapılan ırkçılık aynı kısıtlama ya da sansürle karşılaşmadı.
İçerik denetleme politikaları genellikle uluslararası güç dinamiklerini yansıtır. Diğer pek çok kurumsal strateji gibi, bu stratejiler de dünyayı Amerikan küresel çıkarlarının merceğinden süzen ticari ve siyasi kaygıların karışımı tarafından yönlendiriliyor.
Bu durum, içerik denetleme politikalarının adil ve evrensel bir şekilde uygulanması ve sosyal medya platformlarının insan hakları yerine siyasi ve ekonomik çıkarlara ne ölçüde öncelik verdiği konusunda endişelere yol açıyor. İsrailliler şu anda Filistinlilerle aynı türden bir sansüre maruz kalmıyor.
İçerik denetleme politikaları tarafsız olmalı. Siyasi ya da ekonomik güce ve bu güçlerin ABD ya da İsrail hükümetlerinin çıkarlarını nasıl beslediğine bakmaksızın ifade özgürlüğü hakkını savunmalıyız.
Politikalara, insan hakları ve uluslararası insancıl hukuk rehberlik etmelidir. Bunun altında kalan her türlü standart, kesin bir dille reddedilmelidir.
Yazar: Nadim Nashif
Yayın Tarihi: 16 Kasım 2023
Kaynak: Middle East Eye
Çeviri: KARPUZ
Manşet Görseli: İnsan Hakları İzleme Örgütü