Derlememizin birinci bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.
Rıfat el-Arir’in öğrencisi ve Washington DC’deki Jerusalem Fund/Palestine Center’ın müdürü olan Cihad Ebuselim’in yazısından:
Rıfat’ı kaybetmenin ne demek olduğunu anlamak için onu biraz tanımakta fayda var. Gazze’deki İslam Üniversitesi’nde İngiliz Edebiyatı profesörü olan Rıfat, Gazze’nin kültürel ortamının ayrılmaz bir parçası olarak ve bir entelektüel olarak saygı görüyordu, ancak aynı zamanda bir öğretmen ve profesörden daha fazlasıydı. Onun için İngilizce, özgürleşmenin ve güçlenmenin bir aracıydı. On yıllardır süren işgal, ekonomik yıkım ve tecridin kuşattığı Gazze’de dış dünyayla bağlantı kurmak zorlu bir mücadeleydi. Rıfat, İngilizce öğrenmenin ve öğretmenin işgalin dayattığı fiziksel, entelektüel, akademik ve kültürel engelleri aşmak için eşsiz bir fırsat sunduğunun farkındaydı. İngilizceyi bir direniş ve meydan okuma eylemi olarak görüyordu.
Bu arada, onun rahle-i tedrisinden geçecek kadar şanslı olan bizler için, onun sınıfında olmak geleneksel bir eğitim deneyiminin çok ötesini ifade ediyordu. İngilizce öğrenmeyi keyifli ve eğlenceli bir hale getirmişti. Rıfat öğrencilerine sadece bilgi aktarmakla kalmadı; Gazze’deki amansız zorluklara karşı bir umut ışığı, bir soluklanma imkanı sundu. Dersleri, fizik yasalarına ve zulme meydan okuyarak, ablukanın sınırlarının ötesinde yeni dünyaları ve hikayeleri keşfetmemizi sağlayan, entelektüel ve kültürel deneyimlerdi. Rıfat öğrencilerine Shakespeare ve John Donne’u öğretirdi ama bunla sınırlı değildi öğrettikleri. Öğrencilerini Malcolm X, feminist edebiyat ve hatta Yehuda Amichai’nin şiirleriyle de tanıştırdı. Bu kısacık deneyim, Gazze’nin sınırlarının çok ötesinde bir dünyayı tanımamızı sağladı ve bu dünyada bir yere sahip olma arzumuzu ateşledi.
Bugün Gazze’de bizzat Filistin’in toplumsal dokusu saldırı altında. Rıfat gibi eğitimciler, yazarlar, doktorlar ve şairlerden oluşan Gazze’nin entelektüel kesimi de. Bu, Gazze’nin yol gösterecek parlak insanlarını ortadan kaldırmaya ve umut ateşini söndürmeye yönelik acımasız ve kasıtlı bir çaba. Ancak İsrail şu temel gerçeği göz ardı ediyor: Ölen her entelektüelle, yok edilen her eğitim kurumuyla birlikte, onlardan ilham alan ve daha kararlı yeni bir nesil doğuyor. Bu gençler, özgürlük ve kurtuluş vizyonunda ortaklaşan seleflerinin mirasını ileriye taşıyacaklar. Bizler, Rıfat’ın öğrencileri ve onun sözlerine ve hatırasına değer verenler olarak, hem onun hikayesini hem kendi hikayemizi anlatmaya devam edeceğiz. Dünyada hak ettiğimiz yeri alana, özgür olana dek bu hikayeleri anlatıp duracağız.
Kaynak: Caitlin Johnstone
Rıfat el-Arir’in öğrencisi ve Gazzeli bir yazar ve çevirmen olan Esma Ebu Mater’in kaleminden:
Bu soykırım sırasında sevdiğim pek çok kişiyi kaybettim. Ancak Dr. Rıfat el-Arir’i kaybetmek özellikle zordu.
Rıfat hoca, akademik yolculuğumda çok önemli bir rol oynadı. Üniversitedeki ikinci yılımda Rıfat hocanın şiir dersine kaydolduğumu hatırlıyorum. Şiir başlangıçta bir muamma gibi gelmişti ama Rıfat hocanın şiirin sırlarını çözecek anahtar olduğunu bilmiyordum.
Öğretme tarzı merakımızı daha da arttırırdı. Böylesine derin bir tutkuya sahip biriyle yeni bir dünyayı keşfetmenin cazibesine kapılmıştım. Rıfat hoca konferans salonuna her girdiğinde üzerimize bir sessizlik çökerdi. Sesi salonda yankılanır, ağzından çıkan her bir kelime bilgelik taşır ve her dersin sonunda daha fazlası için şevkimizi arttırmış olurdu.
Rıfat hoca için sosyal medyada paylaşım yapmak, hakikatin ağırlığını taşımakta olan amansız bir çabaydı. Onun konumundaki biri için taşıdığı bütün risklere rağmen, çabasını ısrarla sürdürdü. İsrail, barbarlığını dünyaya ifşa edenlerin varlığına tahammül edemiyor. Ancak Rıfat hoca, memleketinin çektiği dert ve sıkıntıları gündeme getirme çabasından vazgeçmedi.
Rıfat hoca öldürüldü çünkü sesi, sözleri ve cesareti dünyanın diğer yerlerine ulaşmış ve insanların hakikati görmesini sağlamıştı. Ancak yokluğunda dahi, öğretilerinin yankıları ve sarsılmaz ruhunun izleri, yaktığı meşaleyi taşımak için bir nesle ilham vermeye devam ediyor.
Adalet mücadelesi, doğruları iktidarın yüzüne söylemeye cesaret eden bir insanın mirasından beslenerek varlığını sürdürecek. Bir başka şairin yazdığı gibi: “Bizi gömmek için neler yapmadılar, ama tohum olduğumuzu unuttular.”
Rıfat hoca artık aramızda olmasa da hikayesi yaşamaya devam ediyor. Ölümü, onu seven herkesin içinde Rıfat’tan bir parça canlandırdı. Artık Filistin hakkında konuşan herkes, içinde bir miktar Rıfat taşıyor.
Bizim kıymetli Rıfat’ımız, bunu okuyup okumadığını bilmesek de bil ki, sen asla ölmeyeceksin. Kalbimizde, ruhumuzda ve zihnimizde yaşamaya devam edeceksin.
Gelecek nesiller senin hikayeni anlatmaya devam edecekler, tıpkı senin istediğin gibi.
Yokluğunun gölgesinde, zamanla sönüp gidecek geçici mumlar yakmayacağız. Bunun yerine, kalemlerimizi tutuşturarak Filistin’in hakikatinden bihaber zihinleri örten karanlığı delip geçecek kelimeler üreteceğiz.
Bizi susturamayacaklar. Konuşmaya devam edeceğiz. Hikayeni sonsuza dek Filistin’in hiç unutulmayacak hikayesiyle beraber anıp anlatacağız.
Aralık (2023) ayında ABD’nin Chicago kentinde yapılan bir gösteriden [Kaynak: Electronic Intifada]
Rıfar el-Arir’in Gazze’den öğrencisi ve üniversiteden meslektaşı Ahmet Nihat’ın konuşmasından:
12 yaşımdan beri tanıyorum Rıfat hocayı. Rıfat hoca hepimize dokundu ve bizi bugün olduğumuz insanlar yaptı. Öğrencisi ve meslektaşı olarak Rıfat hocayla çok vakit geçirme imkanım oldu. Sadece okulda değil; beraber futbol izler, birbirimizle şakalaşır dururduk. Birçok insan üzerinde o kadar büyük bir etkisi oldu ki. Rıfat hocanın bu enerjiyi ve gücü nereden bulduğuna hep şaşırmışımdır. Yirmi ayrı kişinin yapabileceği bütün işleri, tek başına aynı anda çok iyi bir şekilde yapabiliyordu.
Hoca olarak ben de her zaman öğrencilerini önemseyen, elimden geldiğince onlara yardımcı olmaya çalışan biri oldum. Fakat Rıfat’ı öğrencileriyle beraber gördüğünüzde, elinde ne kadar imkanı varsa hepsini öğrencileri için seferber ettiğini görürdünüz. Derslerden sonra bile, akşamları beni arabasıyla evime bırakırken neler konuştuğumuzu hatırlıyorum. Sürekli öğrencilerinden bahsederdi; bazen coşkuyla öğrencilerinin ne kadar yetenekli olduğunu anlatır, bazen bazı öğrencilerinin önlerine çıkan fırsatları değerlendirememesinden duyduğu hayal kırıklığını aktarırdı. Öğrencilerinden çok şey beklerdi ve evet, bazen bundan dolayı kendisinden çekinirdik, bir şeyleri eksik veya hatalı yapmaktan. Ama amacı hep öğrencilerinin daha başarılı olması ve kendilerini gerçekleştirmelerine yardım etmek oldu. Ve bu sadece soyut bir çaba da değildi. Pek çok öğrencisine ilk işlerini o buldu. Bizim için, öğrencileri için tüm kalbiyle çabaladı.
Şahitlik ettiğim kadarıyla söyleyebilirim ki Rıfat hoca, pek çok acıdan zor ve sıkıntılı bir hayat yaşadı. Onu tanıdıkça, hayatı hakkında daha çok şey öğrendikçe ne tür zorluklar yaşadığını, ne kadar çok acı çektiğini görürdünüz. Ve ailesi, çevresi, öğrencileri için sırtında ne kadar fazla sorumluluk taşıdığına tanıklık ederdiniz. Ama her seferinde, daha da güçlenir, insanlara daha çok yardım eder, daha çok üretir ve daha çok insana ulaşmaya çalışırdı. Ve yakından biliyorum ki, çaresizlik hissiyatı ile umutlu olma arasında sürekli gidip gelir ve bu çelişkiyle başa çıkmaya çalışırdı. Ama bize öğrettiği gibi, hala öğretmeye devam ettiği gibi, Filistin ve Gazze hakkında konuşmaktan ve yazmaktan başka çıkar yolumuz yok. Tıpkı onun yaptığı gibi; olabildiğince güçlü, dürüst ve korkusuzca.
Rıfat’ın eşine ve çocuklarına şunu söylemek istiyorum: Biliyorum ki hiçbir şey Rıfat’ın yerini dolduramaz. Ama lütfen bilin ki Gazze’de ve dünyanın dört bir yanında binlerce dostunuz ve kardeşiniz var. Bizler buradayız; gücümüz ve ömrümüz yettiğince, elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışarak Rıfat’ın mirasını devam ettireceğiz.
Rıfat’ın öğrencilerine ve dostlarına da söylemek isterim ki: Yapacak çok işimiz var. Rıfat hoca miras olarak tamamlamamız gereken pek çok fikir, proje, metin, hikaye, film ve şiir bıraktı geride. Bize öğrettikleriyle onun yolunu takip etmek borcumuzdur.
Şucaiyye’nin evladı Rıfat el-Arir, sonsuza kadar bizimle olacak; yüreğimizde, sesimizde, yazdıklarımızda ve direnişimizde.
Wisconsin-Madison Üniversitesi’ndeki Filistin’e destek kampında Rıfat el-Arir anısına kurulan kütüphaneden bir görüntü – 30 Nisan 2024 [Fotoğraf: Mary Bosch]
Rıfat el-Arir’in öğrencisi, aktivist, feminist Şeyma Ziyere’nin kaleminden:
Bunun gerçek olduğuna hala inanamıyorum… Rıfat hoca, 14 yaşımdan beri ve gelişimimin en önemli yıllarında benim akıl hocam, öğretmenim ve arkadaşım oldu. Ve bugüne kadar ondan öğrenmeyi hiç bırakmadım. Kim olduğumu ve dünya görüşümü şekillendirmemde çok büyük bir rol sahibiydi.
Sınıfta sayısız saatler geçirdik, çok şakalaştık ve birçok hikaye anlattık birbirimize. Rıfat hocayı en son 2015 yılında bir yaratıcı yazarlık dersinde gördüm. Derste, yüksek lisans eğitimime devam etmek üzere Gazze’den ayrılabilmek için nihayet İsrail’den izin aldığıma dair bir telefon aldım. Rıfat hoca neşeyle karşılık verdi.
Onu tanıyanlar, öğrencileriyle dalga geçmeyi sevdiğini bilirler. O gün biraz iğneleme bekliyordum ama beklediğim gibi olmadı. Gazze’den ayrılacağımı bildiği için bana asla unutamayacağım çok nazik ve güzel şeyler söylemişti.
Rıfat hoca gerçekten olağanüstü parlak zekalı bir insandı. Bu kelimeyi severdi, parlak zekalı… Sınıfta ona Sayın Parlak Zeka derdik. Bana İsrail’in işlediği suçlardan bahsederken pasif dil kullanmanın şiddet olduğunu öğretmişti.
Rıfat hoca Gazzeli kuşaklar için bir akıl hocası ve dosttu. Filistin’e, şiire, dile ve hayata olan sevgimizi derinleştirdi. O başka hiç kimseye benzemiyordu ve bu dünya onsuz aynı olmayacak.
Huzur içinde yat, Rıfat hocam. Mirasını yaşatacağımıza söz veriyoruz. İsrail işgali sona erene kadar, Filistin özgür olana kadar mücadeleye, adalet mücadelesine devam edeceğiz, söz.
Kaynak: Words Without Borders
Rıfat el-Arir’in öğrencisi ve çok sayıda kitabın yazarı ve çevirmeni olan Yusuf el-Cemal’in kaleminden:
Bana ve Gazze’deki pek çok gence edebiyat sevgisini aşılayan Rıfat el-Arir hakkında yazmak hiç kolay değil. Şimdi onun anısına bu veda yazısını yazmam gerekiyor ama kelimeler kifayetsiz kalıyor. Garip bir şekilde, Rıfat gitmiş gibi hissetmiyorum. Onun artık sadece bir anı olduğuna inanmak ve bir daha asla sınıfa gelmeyeceğini, nam salmış zekasını ve mizahını bizle artık paylaşamayacağını kabul etmek zor geliyor.
Onu yıllardır tanıyan bizler için Rıfat ölümsüzdür; o bir fikirdir ve fikirler ölmez. Rıfat bir kelime ve bir hikayedir; Rıfat bir kalem ve bir bulmacadır. Rıfat bizim şairimiz, hikaye anlatıcımız ve akıl hocamızdır. Rıfat o kadar enerjik ve o kadar başkalarına zaman ayıran biriydi ki, zaman zaman aynı anda iki ayrı yerde bulunabiliyormuş gibi gelirdi. Eğitim söz konusu olduğunda ufku evrenseldi; bize Malcolm X, John Donne, Shakespeare ve Edgar Allan Poe’nun yanı sıra Filistinli yazar Edward Said’in eserlerini de öğretti.
Rıfat’ın öğrencileriyle olan bağı sınıftan ibaret değildi. Bizi fırsat oldukça açık havada ya da şu anda İsrail güçlerinin işgali altında olan sahile yakın bir yerde ders yapmaya davet ederdi. Bizi kahve içmeye çağırır ve sık sık bizim ve ailelerimizin halini hatırını sorardı.
Rıfat hikayelerin, fikirleri ve insanları aşan büyük bir güce sahip olduğuna inanıyordu. Bize siyonist hareketin Filistin’i tek seferde sömürgeleştirmediğini, siyonistlerin Filistin’in işgalini meşrulaştıracak bir anlatı inşa etmek için on yıllar boyunca çalıştığını anlatırdı. Siyonizm önce mitoloji ve hikayeler aracılığıyla takipçilerinin zihninde hayali bir vatan yaratmıştı.
Rıfat, Filistinlilerin hafızalarını ve davalarını canlı tutabilmeleri için hikayenin kendilerine bakan tarafını anlatmaya devam etmeleri gerektiğini söylerdi. Hikaye anlatmayı bırakırsak atalarımıza ihanet etmiş oluruz, diye sürekli hatırlatırdı. Bir keresinde öğrencilerine bir X/Twitter hesabı açma ve İngilizce tivit atma ödevi vererek onlara hikaye anlatıcılığının tohumlarını ekmişti. Sosyal medyayı kullanması, dünya çapında birçok insanın Rıfat’ı tanımasını sağladı.
“Hepimizin içinde bir Filistin var, kurtarılmayı bekleyen bir Filistin, rengi, ırkı ve dini ne olursa olsun tüm insanların bir arada yaşayabileceği bir Filistin… Filistin bir şehit uzakta, bir füze uzakta, bir gözyaşı ya da bir feryat uzakta, Filistin bir hikaye uzakta” diye yazmıştı.
Rıfat nasıl ki ölümünün Filistinliler için bir umut olmasını istediyse, dünyanın dört bir yanındaki insanlar da böyle olsun istemeli. Fotoğraflarını ve şiirinin onlarca çevirisini dünyanın dört bir yanındaki protestolarda ve anma törenlerinde görmek, Rıfat’ın olmasını istediği şeydi; mesajının mümkün olduğunca çok insana ulaşması. Filistinli yazar Susan Abulhawa’nın dediği gibi Rıfat ölmedi, çoğaldı; çünkü Rıfat bir fikir ve fikirler ölmez.
Londra’da düzenlenen bir gösteride Rıfat el-Arir’in şiirinden satırlar görünüyor. [Fotoğraf: Ron Fassbender]
Rıfat el-Arir’in öğrencisi, yazar, çevirmen Halit el-Kirşali’nin kaleminden:
Üniversitedeki ilk ve ikinci yılımı ders çalışmayı önemsemeden geçirdim. Üçüncü yılın başında, kaytarmayı bırakacağıma dair kendime söz verdim. Ama beni motive edecek bir şeye ihtiyacım vardı. Devam etmemi sağlayacak bir şeye.
“Vay be, kullandığın bu metafor müthiş.”
Bunlar beni farklı bir insana dönüştüren sözlerdi. Dr. Rıfat el-Arir’in sözleriydi. Rıfat hocanın yazdığım bir şeyden etkilendiğini söylemesi beni çok mutlu etmişti.
Daha çok okumaya ve çalışmaya başladım. Sırf Rıfat hocanın yorumlarını duyabilmek için birçok şiir yazdım.
Rıfat hoca bir edebiyat öğretmeninden çok daha fazlasıydı. Bana kelimelerin birçok şekilde kullanılabileceğini öğretti. O günden bu yana Filistin davasını savunurken benim rol modelim oldu.
Facebook sayfasına baktığımda medya kuruluşlarıyla röportajlar yaptığını gördüğümü hatırlıyorum. Rıfat hocanın sadece bir eğitimci değil aynı zamanda bir mücadele insanı olması beni etkilemişti.
Onun gibi olmak istedim. Bir yazar, bir şair, bir gazeteci olmak istiyordum. Ve davamı savunmak. O benim ilham kaynağımdı. Hala da öyle.
Bize Filistin’i hikayeler yazarak nasıl savunabileceğimizi öğretmesini istiyordum. Tıpkı onun yaptığı gibi. İsrail onu öldürdüğüne göre, Rıfat hocadan ders alamayacağımız artık. Ama bu beni onun ortaya koyduğu güzel örneği takip etmekten alıkoymayacak.
Sevgili Rıfat hocam, siz ölmediniz. Hocalık yaptığınız her öğrencinin kalbinde hala yaşıyorsunuz. Sizi ve üzerimdeki emeğinizi asla unutmayacağım.
Sizi cennette tekrar görene kadar öğrenmeye, yazmaya ve Filistin’i savunmaya devam edeceğime söz veriyorum. İnşallah.
Eminim ki hayatta olsaydınız bana “İyi iş çıkardın Halit. Mutlaka yazmaya devam et” derdiniz.
Huzur içinde yatın, sevgili Rıfat hocam.
Fotoğraf: Yusuf el-Cemal
Rıfat el-Arir’in öğrencisi ve Gazze’de yaşayan bir yazar, fotoğrafçı ve video editörü olan Mahmut el-Yezci’nin kaleminden:
Dr. Rıfat el-Arir’i sadece üniversitede çalışan biri olarak hatırlamıyorum. O hayatı öğreten biriydi.
O benim arkadaşımdı. Bir baba gibi bakıp örnek aldığım biriydi.
En zor, en sıkıntılı zamanlarda bile beni ve diğer öğrencilerini arayıp sorardı. Bize bir şeye ihtiyacımız olursa mutlaka kendisine haber vermemizi söylerdi.
Bana en son WhatsApp üzerinden 27 Kasım’da mesaj atmıştı. İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırım savaşının başlangıcından bu yana hiçbir şey yayınlamadığım için bana sitem etti. Ve beni yazmaya teşvik etti.
3 Aralık’ta Electronic Intifada sitesinde “Gazze’nin çocukları için dünya küçülüyor” başlıklı bir yazım yayınlandı. Rıfat hocaya yazının linkini gönderdim ama mesajımı görüp görmediğinden emin değildim. Ancak sonradan öğrendim ki yazının linkini Twitter’da paylaşmış. Bunu gördüğümde gözyaşlarımı tutamadım.
Bana inandınız, Rıfat hocam.
Kelimelerin gücüne inandınız.
Bize “Ben öleceksem, hikayemi anlatmak için siz yaşamalısınız” dediniz.
Bana her zaman güç ve cesaret verdiniz.
Hastalanıp benden sizin yerinize ders vermemi istediğinizde mutluluktan havalara uçmuştum.
İlk öykümü gözden geçirip düzenlediğiniz ve “Sende bir yazar görüyorum” dediğiniz zamanı hatırlıyorum.
Her zaman ayrıntılara dikkat ederdiniz.
Yayınlanan ilk öykümü ben daha yayınlandığını söylemeden bir WhatsApp grubunda paylaşmıştınız. “Eline sağlık Mahmut,” demiştiniz.
Beni siz yazar yaptınız.
Siz sahip olduğum en iyi öğretmendiniz.
Sizin öğrencilerinizden biri olduğum için her zaman gurur duyacağım.
Derslerinizi özlüyorum.
Kağıtlarımızın sağ tarafına yazdığınız yorumları özlüyorum.
Bu satırları yazarken gözlerim doluyor. Ama onları siliyorum ve yazmaya devam ediyorum.
Siz ölmediniz, Rıfat hocam.
Söz veriyorum size, her zaman yazmaya devam edeceğim.
Kalemimle ve şiirlerimle mücadele edeceğim.
Hayatıma kattıklarınızı asla unutmayacağım.
Her zaman ilham kaynağım olacaksınız.
Kaynak: Twitter
Rıfat el-Arir’in öğrencilerinden Visam Sabit’in kaleminden:
Selam, Rıfat hocam.
Umarım şimdi daha iyi bir yerdesinizdir.
Bana yazdığınız son mesaja cevap veremeden aramızdan ayrıldınız. “Yardıma ihtiyacınız var mı?” diye sormuştunuz.
Evet, size ihtiyacımız var. Güvende olmanızı isterdik.
Mücadeleniz boşa gitmedi.
“Ölmem Gerekiyorsa Eğer” adlı şiiriniz tüm dünyaya dalga dalga yayıldı. Sosyal medya mesajlarınızla, sözlerinizle, sesinizle ve fotoğraflarınızla dolu.
Öğrencileriniz ise öfke ve kederle dolu.
Hatırlıyor musunuz, kafam ve duygularım karıştığında ve dikkatim dağıldığında yazamadığımı söylemiştim size. Bana şöyle demiştiniz: “Sen mükemmelsin ve mükemmel öğrenciler her koşulda yazarlar.”
Yüreğim buruk, endişeli ve yorgunum.
Derslerinizi ne kadar çok sevdiğimi size söyleyemeden ayrıldınız aramızdan. Tek bir dersinizi bile kaçırmamıştım.
Size söz veriyoruz, kalemi elimizden bırakmayacağız.
Huzur içinde yatın, edebiyatçı üstadım.
Kaynak: Twitter