Skip to main content

Aşağıda çevirisini sunduğumuz metin 29 Ekim 2023 tarihinde, MadaMasr sitesinde yayınlandı. Gazze’deki etnik temizlik operasyonu üçüncü ayına doğru ilerliyor. Gazze nüfusunun neredeyse tamamı yerinden edilip geçici meskenlerde, çadırlarda ve sokaklarda yaşamaya mahkum edilirken mevcut yerleşim birimlerinin yarıya yakını tamamen yıkılmış durumda. Altyapısı, okulları, ibadethaneleri, üniversiteleri ve hastaneleri kasti olarak hedef alınan Gazze’nin bu sefer kesin bir şekilde yaşanabilir bir yer olmaktan çıkarılmasının amaçlandığı daha yüksek sesle konuşuluyor. 7 Ekim’den hemen sonra dillendirilen ve İsrailli makamlarca resmi olarak da tartışıldığı ortaya çıkan Sina’ya sürgün planları, iki devletli çözümün “artık” hiçbir şekilde mümkün olmadığını söyleyen İsrailli liderler tarafından son günlerde “gönüllü insani göç” söylemiyle üstü kapalı bir şekilde meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Chicago Üniversitesinde görev yapan antropolog ve hukukçu Darry Li, bu yazısında Gazzelileri Mısır’a sürme çabalarının 50 yıl önceye giden tarihine ışık tutuyor.

Bu makale, İsrail’in Filistinlileri Gazze’den Mısır’a sürme çabalarının tarihi üzerine üç bölümlük serinin ikinci kısmıdır.

ABD’nin, kuşatma ve bombardıman altındaki Gazze Şeridi’nde sıkışıp kalan Filistinlilerin Mısır’a gidebilmesi için bir “insani koridor” arayışında olduğuna dair son haberler alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Birçok eleştirmen İsrail’in bu fırsattan yararlanarak yarım yüzyıldan fazla bir süredir görülmemiş türden kitlesel sürgünler gerçekleştirebileceğinden korkuyor. Mısır böyle bir akıbete açıktan karşı çıkıyor olsa da Joe Biden yönetiminin Kongre’ye sunduğu 106 milyar dolarlık acil fon talebi bariz şekilde böyle bir senaryonun hayalini kuruyor.

Bu endişeler yersiz değil: Filistinli mültecilerin Mısır’a, özellikle de Sina’ya yeniden sürgün edilmesi eskilerden gelen sömürgeci bir hayal.

Gazze Şeridi’nin varlığı, 1948’deki Siyonist zaferin bir paradoksunu açığa çıkarıyor. Bir taraftan, Siyonist sömürgeciler, yerli Arap nüfusun çoğunluğunu başarılı şekilde topraklarından koparıp onları dört bir yana dağıttı. Diğer taraftan da çevredeki ülkelerin tamamı, geniş çaplı Filistin göçünü kaldıracak yeterli coğrafi olanaklara sahip değildi. Kuzey ve batı tarafındaki mülteciler komşu topraklara doğru göç ederken, Sina Çölü uzun mesafeli kitlesel göçe doğal bir engel teşkil etmekteydi. Bunun yerine, mülteciler çoğunlukla Mısır yönetimi altında kalan tarihi Filistin’in küçük bir diliminde toplandılar.

Bundan böyle Gazze Şeridi olarak bilinen bu bölge, dünya üzerinde en fazla nüfus yoğunluğuna sahip yerlerden biri ve Filistin direnişinin kalbi olarak nam saldı.

Bu nedenle, 1967 savaşından sonra Arap ve Filistin topraklarını işgal etmesinden bu yana İsrail, Gazze’nin nüfus yoğunluğunu bölgenin diğer taraflarına naklederek “seyreltme” fikrini ortaya koydu. Savaşın hemen ardından Menachem Begin (dönemin kabine bakanı), tıpkı dönemin İsrail Başbakan Yardımcısı Yigal Allon gibi Filistinlilerin Sina’ya nakledilmesini teklif etti. Allon’un Ürdün’le görüşmelerin temeli olarak İsrail kabinesine sunduğu daha geniş kapsamlı toprak ve nüfus transferi planı, sonraki birkaç on yıl boyunca Siyonist politikaların arkasındaki demografik ve bölgesel mantığı anlamak için önemli bir vizyon belgesi işlevi gördü.

1967-1970 yılları arasında art arda gelen tasarılardan oluşan Allon Planı, esasen İsrail’in Gazze Şeridi’ni ilhak etmesini öngörüyordu. Bu, Gazze’deki yüzbinlerce Filistinlinin Sina ve Batı Şeria’ya nakledilmesi, şeridin nüfusunun “kontrol edilebilir oranlara” indirilmesi ve bu küçük bölgenin nihai olarak İsrail’e dahil edilmesiyle gerçekleştirilecekti. Ne var ki bunun hayali bir çaba olduğu ortaya çıkacaktı.

Başbakan Yardımcısı Yigal Allon (solda), ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger (ortada) ve İsrail Başbakanı Golda Meir ile başbakanlık konutunda akşam yemeğinden önce bir araya geliyor – Kudüs, 27 Şubat 1974 [Kaynak: Al Monitor]

İsrail ordusu Gazze’yi birkaç gün içinde ele geçirmiş olsa da, Filistinliler sonraki beş yıl boyunca en uzun süreli ve yaygın silahlı direnişlerinden bazılarını gerçekleştirdiler. Bunun üzerine İsrailli general (ve daha sonra başbakan) Ariel Şaron bir sindirme planı uygulamak üzere Gazze’ye gönderildi. İsrail ordusu 1971-1972 yılları arasında Gazze şeridinde kontrolü sağladı, yüzlerce Filistinli gerillayı tutukladı ya da öldürdü ve binlerce sivili sınır dışı ederek yeni Yahudi yerleşimlerinin inşası için yer açtı. Şaron’un çabaları, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) lideri Muhammed Esved’in (“Gazze’nin Che Guevara’sı” olarak bilinir) öldürülmesiyle doruğa ulaştı ve bu olay silahlı direnişin sonu oldu.

Allon Planı hiçbir zaman tam olarak hayata geçirilememiş olsa da, Filistinliler sahada İsrail ordusu tarafından küçük ölçekli bir sürgüne maruz kaldılar. Sara Roy’un The Gaza Strip: The Political Economy of De-Development [“Gazze Şeridi: Kalkındırmamanın Politik Ekonomisi”]adlı eşsiz eseri bunu detaylı şekilde anlatır. Şaron, Gazze Şeridi’ndeki mülteci kamplarında binlerce evi yıktı. Bu, şehir planlanması bahanesi ile yapılan bir karşı devrimdi: Buldozerler, askerlerin ve askeri araçların hareket sahasını kolaylaştıracak daha geniş yollar açmak için, yoğun yapılaşmış kampları dümdüz ettiler. Dahası, Roy’a göre “gerilla olduğundan şüphelenilenlerin akrabası olan 12 bin kişi gözaltı kamplarına sürüldü.”

Bu etnik temizliğin “insani” yönü, iki kez yerinden edilen mülteciler için alternatif konut inşa edilmesini içeriyordu. 1972’de, yerinden edilen bazı aileler Gazze Şeridi’nin güney sınırının Mısır tarafında yer alan yeni bir sosyal konut alanına taşındı. Burası Kanada BM Barış Gücü Birliğinin eski sahasında yer aldığı için Kanada Kampı olarak biliniyordu.

Başlangıçta Allon planı tarafından ana hatları çizilen yeniden yerleştirme ve ilhak programı 1970’lerin ortasında terk edildi. Camp David anlaşması hükmünce, Kanada Kampı’ndaki ailelerin geri dönüşüne izin verilecekti; tabii ki Yeşil Hat içinde bulunan asıl topraklarına değil, ilk sürgün yerleri olan Gazze Şeridi’ne. İsrail geri dönüşlere izin vermeye ayak diretti. Uluslararası baskılara ve yabancı devletlerin masrafları karşılamasına rağmen, ailelerin Gazze’ye dönüşü 20 yıl kadar sürdü. Orada, Refah’ın Tel Sultan bölgesinde tank dostu geniş ızgara düzeninde inşa edilmiş başka bir sosyal konut alanına yerleştirildiler.

Fakat, Filistin’den sürgünleri kısmen tersine çeviren bu küçük çaplı başarı bile buruk kaldı. Bir süre sonra El Aksa İntifadası patlak verdi ve Mayıs 2004’te İsrail Tel Sultan’ı yeniden işgal ederek onlarca Filistinliyi katletti ve toplu ev yıkımlarıyla onlarca aileyi üçüncü kez mülksüzleştirdi.

Böylece, İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere uyguladığı mülksüzleştirme hikayesi devam etti ve bugün de hala devam etmekte.

Yazar: Darry Li

Yayın Tarihi: 29 Ekim 2023

Kaynak: MadaMasr

Çeviri: KARPUZ

Manşet Fotoğrafı: TS2 Space

Leave a Reply