Skip to main content

Aşağıda çevirisini sunduğumuz metin, 22 Aralık 2023 tarihinde Middle East Eye tarafından yayınlandı. Nadda Osman imzalı haberde, Gazze Şeridi’nde sayıları 1000’in altına düşen Filistinli Hristiyanların devam eden etnik temizlik ve katliamlardan nasıl etkilendiğine dair görüş ve tanıklıklara yer veriliyor. Hz. İsa’nın doğduğu topraklarda bu yıl Noel kutlanmayacak. Filistinli Hristiyan liderler, “Gazze’de halkımıza karşı soykırım savaşı yaşanırken kutlama yapmak mümkün değil” derken Batılı dindaşlarını da İsrail’in soykırımına göz yummalarından ötürü eleştirmeye devam ediyor ve Hz. İsa’nın özgürlük ve adalet mesajına kulak vermeye davet ediyorlar. Filistin’de barışın önündeki tek engelin siyonizm olduğunu söyleyen Filistinli Hristiyanlar ayrıca, siyonistlerin yıllardır kasti bir şekilde kendileri ile Müslümanlar arasına ayrılık ve nefret tohumları ekmeye çalıştığını fakat bunda başarılı olamadıklarını da vurguluyor.

Birleşik Krallık Filistin Misyonu’nun Noel’in ertelenmesi üzerine hazırladığı videoyu Türkçeye çevirdik. Videoya Youtube’dan da ulaşabilirsiniz.

7 Ekim’den bu yana İsrail’in aralıksız olarak bombaladığı Gazze’de, Filistinli Hristiyanlar topluluklarının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olmasından dolayı tedirgin.

İsrail ordusu son üç ay içinde gerçekleştirdiği acımasız saldırılarda çoğu çocuk ve kadın olmak üzere yaklaşık 19.000 Filistinliyi öldürdü.

Bu süreçte yerleşim yerleri, ibadethaneler ve okullar hava saldırılarıyla yerle bir edilirken, İsrail kuşatma altındaki Gazze Şeridi’ne 9 Ekim’den bu yana tüm yakıt, su, gıda ve elektrik tedarikini kesti.

Gazze’ye yönelik savaş, 7 Ekim’de Hamas öncülüğünde İsrail’e düzenlenen ve 1.200’den fazla[1] kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının ardından başladı.

Gazze’de çok sayıda Hristiyanın sığındığı kiliselere yönelik saldırılar yoğunlaşırken, Hristiyan toplumu gelecekteki varlıklarına ilişkin korkularını bir süredir dile getiriyor.

Kanada’da yaşayan Filistinli bir Hristiyan olan ve mevcut bombardımanlarda birçok akrabasını kaybeden Hammam Farah Middle East Eye’a yaptığı açıklamada, “Biz dünyanın en eski Hristiyan topluluklarından biriyiz ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayız” dedi.

Farah’a göre, 2007 yılında İsrail’in kuşatma ve ablukası başlamadan önce Gazze’de yaklaşık 3.000 Hristiyan yaşıyordu. Abluka nedeniyle oluşan insanlık dışı koşullardan dolayı insanlar Gazze’yi terk ettikçe bu sayı 1.000 civarına düşmüş ve yıllar içinde de sabit kalmış.

Ancak 7 Ekim’den bu yana bu sayı 800’e düşmüş durumda ve ölü sayısının her geçen gün daha da artmasından endişe ediliyor.

Hristiyanlar, 19 Ekim’de bombalanan tarihi Aziz Porphyrius Kilisesi de dahil olmak üzere, aralıksız devam eden bombardıman boyunca kiliselere sığınıyor.

Aziz Porphyrius Kilisesi’nin bombalanması sonucu ölen kişilerin cesetleri toplu cenaze töreni için kilisenin avlusuna konuldu. [Fotoğraf: Anadolu Ajansı//Getty Images]

Farah, İsrail’in Hristiyanları evlerini boşaltmaya ve kiliselere sığınmaya zorlayan mevcut “soykırım kampanyasında” birçok aile üyesini kaybettiğini söylüyor.

“(Aziz Porphyrius Kilisesi’nin) tavanı çöktü ve aralarında kuzenim Süleyman’ın da bulunduğu 18 kişi öldü. Kuzenim 35 yaşındaydı. Karısı ağır yaralandı ve beli, kalçası ve çenesi kırıldı. Babalarının enkaz altında can verişine tanık olan iki küçük oğulları var” dedi.

Farah’ın büyük halası, 84 yaşındaki ünlü müzik öğretmeni Elham Farah da 12 Kasım’da evini kontrol etmek için kiliseden çıkmaya çalışırken bir İsrail askeri tarafından vurularak öldürüldü.

Farah, “Sadece birkaç gün önce, aile dostlarımız anne-kız Nahide Antun ve Semer Antun, Kutsal Aile Kilisesi’nin salonundan çıkıp Rahibe Teresa Manastırı’nda kullanımda olan tek tuvalete doğru yürürken İsrailli keskin nişancılar tarafından vurularak öldürüldüler” dedi.

16 ve 17 Aralık tarihlerinde İsrail ordusuna ait tanklar Kutsal Aile Kilisesi’ni kuşattı ve keskin nişancılar kilisenin etrafında mevzilendi. Euro-Med’e göre Genç Hristiyan Erkekler Birliği (YMCA) de 16 Aralık’ta bombalandı ve onlarca kişi yaralandı.

Farah, özellikle tanklar tarafından 50’den fazla engelli kişinin barındığı manastıra ateş açılmasından sonra kiliselere yönelik devam eden saldırıların kendisini “son derece endişeli ve kaygılı” hale getirdiğini söyledi.

“Manastırın büyük hasar gördüğünü duydum ve oradaki insanlar şu anda hayatta kalmak için ihtiyaç duydukları solunum cihazlarından yoksunlar. İsrail ordusu aynı zamanda su tanklarına ve jeneratöre de zarar vermiş” diyerek ailesinin yiyecek ve suyu idareli kullanmak zorunda kaldığını sözlerine ekledi.

Sivillerin sığındığı tarihi Rum Ortodoks Aziz Porphyrius Kilisesi İsrail’in saldırılarından sonra ağır hasar gördü [Fotoğraf: Ali Jadallah/Anadolu Ajansı]

Bizi teker teker ortadan kaldırıyorlar”

Avustralya’da yaşayan Filistinli bir Hristiyan olan Ryan el-Netur, mevcut saldırıların “Filistinlileri Gazze Şeridi’nden tümüyle silmeyi amaçladığını” ve bunun oradaki Hristiyan toplumu üzerinde “korkunç bir etkisi” olacağını söyledi.

“Irkçı apartheid rejimi, dünyaya ‘ahlaklı’ bir orduya sahip olduğunu ve sözde Gazze’deki Hristiyanların ‘kurtarıcısı’ olduğunu ilan ederken bizi tek tek ortadan kaldırıyor. Gazze’deki Hristiyanlar, soykırımcı bir ordu tarafından aç bırakılırken ve bombalanırken İsrail’in dünyaya anlattığı palavraların farkındalar” dedi.

Aralık ayının başında, İsrail’in Gazze’yi bombalaması nedeniyle bu sene Beytüllahim’deki Noel ışıklandırmasının, Kudüs’teki geçit törenlerinin ve Ürdün’deki kutlamaların yapılmayacağı duyurulmuştu. Diasporadaki pek çok Filistinli de uygun olmadığını düşünerek bu yıl Noel’i kutlamama kararı aldı.

Hristiyan Filistinliler ayrıca İsrailli yetkililerin ve politikacıların Gazze’deki varlıklarına ilişkin yorumlarından dolayı endişeliler.

Bu hafta İsrailli bir politikacının “Gazze’de hiçbir Hristiyan olmadığını” iddia etmesi büyük öfke yarattı.

El-Netur bu yorumların bir “gaslighting” örneği ve “acınası ve ırkçı” olduğunu ancak sürpriz olmadığını söylüyor.

“İsrail 1948’den bu yana, yerli halkları bölüp yönetmeyi amaçlayan yerleşimci sömürge projelerinin tipik bir yöntemi olarak, Filistinlileri dini farklılıklar temelinde bölmeye çalıştı” dedi.

“Hayatımız boyunca biz Hristiyan Filistinlilere siyonistler tarafından ya ‘var olmadığımız’ ya da Müslüman kardeşlerimizin bizim için bir ‘tehdit’ olduğu söylenirken, siyonistler dolaşımımızı kısıtlıyor, topraklarımızı gasp ediyor, bizi hapsedip işkence ediyor” diye ekledi.

El-Netur, Filistinlilerin Gazze’den sürüleceğine dair korkuların pek çok kişiyi etkilediğini söylüyor.

“Filistin diasporasından tanıdığım hiç kimse bugünlerde normal bir hayat yaşamıyor. Noel iptal edildi, zar zor uyuyoruz, yemek yediğimiz ya da su içtiğimiz için kendimizi suçlu hissediyoruz; nasıl olacak da bu durumdan kurtulacağız?” diyor.

Red Letter Christians, sanatçı Kelly Latimore ile işbirliği yaparak, Hz. İsa bugün doğmuş olsaydı “enkazın altında” doğmuş olacaktı görüşünü yansıtan “Enkazdaki Mesih” adlı bu yeni ikon çalışmasını hazırladı. [Kaynak: Twitter]

Kiliselerin varlığı sona erecek”

Yurtdışında yaşayan Filistinli Hristiyanlardan olan ve Gazze’de ailesi bulunan Sally Debeyt-Esfur, Gazze’deki tüm Hristiyanların şu anda iki farklı kiliseye sığınarak İsrail’in saldırılarından korunmaya çalıştıklarını söylüyor.

Gazze’deki Hristiyanların kiliseye sadece bombardımandan korunmak için değil, aynı zamanda kiliseyi korumak için de gittiklerini söylüyor:

“Gazze’deki Hristiyanların etnik temizliğe uğramasından büyük endişe duyuyoruz. Onlar kiliselerin koruyucuları ve onlar olmadan kiliselerimiz varlığını sürdüremeyecek.”

Debeyt-Esfur, Hristiyanların Gazze’deki tarihi varlığının önemli olduğunu ve bugün Hristiyan toplumunun ve ibadet yerlerinin ortadan kaldırılmasına yönelik tehdidin çok ciddi olduğunu söylüyor:

“Filistin’deki Hristiyanların geçmişi İsa ve havarilerinin zamanına kadar uzanıyor. Onlar İsa’yı gören ve ona inanan insanlar. Hristiyanlığın dünyaya yayılmasına onlar öncülük etti. Bugün Filistin’de azınlık durumundalar. Biz olmazsak kiliselerimiz de var olamayacak.”

Hristiyanlığın Doğduğu Yer

Filistinli Hristiyanlar bölgenin, inançlarının doğduğu ve Eski ve Yeni Ahit’te yer alan birçok olayın geçtiği yer olması nedeniyle topraklarına özel bir bağlılık duyuyor.

Özellikle Gazze, Hristiyanlık açısından birçok önemli yere ev sahipliği yapıyor.

Bölge, Yeni Ahit Elçilerin İşleri 8’de, Vaiz Filip’in Kudüs ve Gazze arasındaki yolda Etiyopyalı bir adamı vaftiz etmesine atfen ismen anılıyor.

Aziz Porphyrius Kilisesi Filistin’deki en önemli dini mekanların başında geliyor ve adını beşinci yüzyılda yaşamış bir piskopostan alıyor. Burası bölgede ayakta kalan en eski ibadethanelerden ve dünyanın en eski kiliselerinden birisi.

Gazze’deki bir diğer önemli Hristiyan yerleşkesi de aynı civarda bulunan ve Aziz Porphyrius Kilisesi’nden daha eski olan Aziz Hilarion (Tell Umm Amer) Manastırı. Günümüzde büyük ölçüde harabe halinde bulunan ve bir dördüncü yüzyıl yapısı olan bu manastırın içinde, bir zamanlar kiliseler, vaftiz salonu, mezarlık ve mahzen bulunuyordu.

Gazze’de bulunan Aziz Hilarion Manastırı’nda yapılan kazılarda keşfedilen bir mozaik [Fotoğraf: Mohammed Abed/AFP via Getty Images]

Gazze’nin kitlesel olarak Hristiyanlığa geçişi beşinci yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğu’nun halefi olan Bizans İmparatorluğu’nun himayesi altında başlamıştı.

Hristiyanlık altıncı yüzyılın sonunda yaygın olarak benimsenmiş olsa da, İslam’ın yeni hakim din olarak ortaya çıkması uzun sürmemişti.

Ancak İsrail işgali topluluk üzerinde yıkıcı bir etki yaratmaya devam ediyor.

Gazzeli Hristiyanlar sadece işgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’teki daha kalabalık Hristiyan topluluklardan koparılmakla kalmadılar, aynı zamanda topraklarının ve kaynaklarının yok edilişine tanık oldular.

El-Netur, “Tıpkı Müslüman kardeşlerimiz gibi Filistinli Hristiyanlar da Filistin’in her yerinde yaşamayı hak ediyor, çünkü biz nehirden denize kadar olan topraklardan gelmekteyiz,” dedi.

“Bizler ilk Hristiyanların neslindeniz ve bugün dünyanın dört bir yanından gelen ve ‘yerli’ olduklarını iddia eden bir grup insan Kutsal Topraklara saygısızlık ediyor. Benim bildiğim kadarıyla gerçek yerli halklar ait oldukları topraklara sahip çıkarlar, üzerlerine kitle imha silahları ile saldırmazlar.”

İşgal altında ortak tarih

İsrail’in, Müslümanların on yıllardır Gazze’deki Hristiyanlara zulmettiği yönündeki iddialarına rağmen, birçok kişi barış içinde bir arada yaşadıklarını ve bu tür iddiaların ayrışma yaratmaya yönelik girişimler olduğunu söylüyor.

Debeyt-Esfur, “Kuzenimin kocası bir grup kişi tarafından Hristiyan olduğu için öldürüldüğünde, kuzenimin yanında ilk duranlar Müslümanlardı… Bizim topraklarımızdan sürüldüğümüz doğru, ama sadece biz değil, Müslümanlar da sürüldü” diyor.

Debeyt-Esfur’a göre, işgal nedeniyle pek çok kişi Gazze’yi terk etmek zorunda kalıyor, ancak Hristiyanlar azınlık olduğu için onların sayısındaki azalma daha kolay fark ediliyor.

İsrail ordusunun 17 Aralık’ta iki kadını öldürmesine atıfta bulunan el-Netur, “Gazze’de hiç kilise olmadığını söylemek, İsrail’in kilisede iki kadını katletmesini örtbas etmek için üretilen bildik bir propaganda hamlesi” dedi.

El-Netur, 700.000’den fazla Filistinlinin siyonist milisler tarafından zorla evlerinden sürüldüğü 1948 Nekbesi’nden önce Hristiyanların Müslümanlar ve Yahudilerle iyi geçindiği görüşünde hemfikir.

“Siyonizm Kutsal Topraklarda yaşama kabiliyetimizi yok etti. Çoğumuz (Hristiyanlar) siyonist projenin bizi 1948’de etnik olarak temizlemesinden sonra burayı terk ettik. Yani bir bakıma siyonistler 7 Ekim’den önce Hristiyanların kovulduğu konusunda haklılar ama bu Müslümanlar tarafından değil, kendilerini bizi bu topraklardan silmeye adamış siyonistler tarafından gerçekleştirildi.”

Farah, Hristiyanların Filistinli Müslümanlarla ortak bir tarihe sahip olduğunu söylüyor:

“İsrail tarafından bizlere yapılan muamele açısından hiçbir fark yok. Batı Şeria’da yasadışı yerleşimciler rahibelerimize tükürüyor ve askerler rahiplerimizi gözaltına alıyor.”

[1] İsrail’in yakın zamanda açıkladığı resmi rakamlara göre, 373’ü güvenlik görevlisi, 695’i sivil ve 71’i yabancı ülke vatandaşı olmak üzere 7 Ekim’de ölenlerin sayısı toplam 1139 kişi olarak güncellendi. Öldürülenlerin kaçının İsrail güvenlik güçlerince dost ateşi veya Hannibal Direktifi sonucunda öldürüldüğü bilinmiyor. IDF ilk defa Aralık ortasında dost ateşi iddialarını kabul etti fakat bu şekilde ölenlerinin sayısının “çok ve komplike” olmasından dolayı resmi soruşturma açmayı düşünmediklerini açıkladı. Bu iddialara dair sitemizde yayınladığımız kapsamlı bir analiz için tıklayın.

Yazar: Nadda Osman

Yayın Tarihi: 22 Aralık 2023

Kaynak: Middle East Eye

Çeviri: KARPUZ

Leave a Reply