Columbia Mühendislik Fakültesi Doktora İşlerinden Sorumlu Müdür Yardımcısı Priscilla Yuen, gözünde yüzünü gizleyen büyük güneş gözlükleri, elindeki evrakları sağa sola sallarken önündeki öğrencilere uyarısını tekrarlıyor.
“Üniversite kurallarını ihlal ediyorsunuz. Saat 11’e kadar binadan çıkmazsanız uzaklaştırma cezası alacaksınız.”
Öğrenciler ritmik bir şekilde alkış tutmaya devam ediyor.
Stratejik Finans Operasyonları Başkan Yardımcısı Sarah Gillman biraz geride durup sessizce olan biteni gözlemlerken, iki Barnard College yöneticisi, öğrencileri konuşarak anlaşmaya teşvik etmeye çalışıyor.
Öğrenciler slogan atarak karşılık veriyor.
Columbia Üniversitesi Rektörü Minouche Shafik 18 Nisan günü saat 13:00 sularında bir e-posta göndererek New York polisine yüzlerce öğrenciyi tutuklama izni verdiğini ve aynı mesajda Columbia’nın aktivizm mirasına saygı gösterdiğini ifade ediyor.
Öğrenciler kol kola girerek karşılık veriyor.
Columbia Üniversitesi’ndeki öğrenci toplulukları 17 Nisan’da Gazze Dayanışma Kampı’nı kurdu. Altmış çadır, üniversiteyi İsrail’in Gazze’de devam eden soykırımından el çekmeye zorlamak için kampüsün doğu çimlerini işgal etti. 1968’de Hamilton Hall’un işgali ve 1985’te Mandela Hall’daki gösterilerden esinlenen kamp, Columbia’nın Siyonist devletle ilişkisini kesmesini talep eden ilk girişim değil. 2020 yılında, üniversitenin İsrail’deki apartheid rejimine yatırım yapan şirketlerden elini çekmesini isteyen bir referandum büyük bir farkla kabul edilmiş, ancak nihayetinde dönemin rektörü Lee Bollinger tarafından onaylanmamıştı.
Filistin destekçisi göstericiler 18 Nisan 2024’te New York’ta Columbia Üniversitesi kampüsüne giren çevik kuvvet teçhizatlı polislerin önünde slogan atarken [Fotoğraf: AP Photo/Mary Altaffer]
Filistinliler Gazze’deki işgale direnirken, öğrenciler de üniversite kampüslerinde Filistin’in kurtuluş meşalesini yakmaya devam ediyor. Kurumsallaşmış akademi uzun zamandır aktivist öğrencilerin radikal mücadelesine karşı direnç gösteriyordu ve son 7 aylık süreçte yaşananlar da bu tavrın devam ettiğini kanıtlıyor. Üniversite kampüslerindeki aktivizm, her zaman sosyal adalet ve savaş karşıtı hareketlerin kalesi olmuştur, ancak bundan da öte bu aktivizm umuda dair uygulamalı bir öğrenim ortamı sağlıyor. Çaresizlik içimizi kemirip umutsuzluğu körüklerken, öğrenciler bize birlikte mücadele edilirse özgürlüğün sadece elde edilebilir değil, kaçınılmaz olduğunu da hatırlatıyor.
Öğrenci direnişinin dünya çapında köklü bir mirası ve pek çok küresel meseleye uzanan bir çizgisi var. Tiananmen’den Dakka’ya, Soweto’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne, öğrenciler ırk ayrımcılığına, silah şiddetine, polis şiddetine, iklim değişikliğine, küresel emperyalizme ve daha fazlasına karşı cesurca mücadele ettiler. Akademi uzun zamandır kendisini entelektüel merakın ve yeniliğin yuvası olarak lanse ediyor, öğrencileri mevcut fikirlere meydan okumaya ve çevrelerindeki dünyayı daha iyi hale getirmek için yeni yollar bulmaya teşvik ediyor. Ne de olsa Huey P. Newton ve Bobby Seale, gelmiş geçmiş en etkili devrimci örgütlerden biri olan Kara Panter Partisi’ni Merritt College’da kurmuştu.
Tüm bunlara rağmen, öğrenci aktivizmi var olduğu sürece, idari birimler tarafından uygulanan baskılar da var olmaya devam ediyor. Bu durum son 7 ay içinde iyice belirginleşti.
Ben bu satırları yazarken binlerce insan, bir gün önce New York polisinin minibüslerine bindirilen yüzlerce öğrenciyle dayanışmak için Columbia kampüsüne akın etmişti. Diğer kıyıda, Asna Tabassum’un mezuniyet konuşmasının Güney Kaliforniya Üniversitesi tarafından asılsız güvenlik endişeleriyle iptal edilmesinin ardından öğrenciler sokaklara döküldü. Güneyde ise Amerikan İslam İlişkileri Konseyi (CAIR-Georgia) ve Palestine Legal, öğrencilere yönelik aylarca süren taciz ve baskıların ardından Emory Üniversitesi hakkında “Filistin karşıtı ve İslamofobik bir ortam” oluşturduğu gerekçesiyle sivil haklar davası açtı. Chapel Hill’deki Kuzey Karolina Üniversitesi, Ohio’daki Miami Üniversitesi ve Connecticut’taki Yale Üniversitesi öğrencileri de kendi dayanışma kamplarını kurdular.
Michigan Üniversitesi öğrencileri 22 Nisan 2024 Pazartesi günü Ann Arbor’daki Diag’da Gazze’ye destek için bir protesto kampı kurarken [Kaynak: AOL]
Filistin’deki işgal uzun zamandır ABD’deki akademik kurumlar için bir barut fıçısı mahiyetinde. Filistin’in özgürleşmesini merkeze alan ve ulusal çapta bir taban örgütlenmesi olan Filistin’de Adalet İçin Öğrenciler [Students for Justice in Palestine], üniversiteleri İsrail ile bağlantılı silah endüstrisi ve teknoloji yatırımlarından vazgeçmeye zorlarken ve İsrail’deki apartheid rejimiyle ilişkilerin normalleştirilmesine karşı mücadele ederken sayısız engelle karşılaştı. Taciz ve tehditler 7 Ekim’den bu yana katlanarak arttı ve bu öğrenciler diğer öğrencilerden, öğretim üyelerinden ve hatta mezunlardan bitmek bilmeyen kin dolu saldırılara maruz kaldı. Hatta eyalet yöneticileri ve federal hükümet, Siyonist kurumlardan gelen antisemitizm yaygaralarına istinaden üniversitelere, sözde “Hamas yanlısı” öğrenciler ve öğrenci gruplarına müdahale etmeye devam etmeleri yönünde baskı uyguladı.
Üniversitelerdeki baskı ortamının en vahim unsurlarından biri, çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık [diversity, equity, and inclusion] benzer’ sosyal adalet kavramları ve dilinin benimsenerek statükonun sürdürülmeye çalışılması olabilir. Nitekim üniversiteler, öğrencilere protestolarından vazgeçmelerini söylemek üzere onlara “benzeyen” kişileri temsilci olarak gönderiyorlar. Kurumlar, öğrencileri Shafik’in ilk Arap kadın Ivy League rektörü olarak atanmasını takdir etmeye çağırıyor, ancak Arap öğrencileri polis şiddetinden koruyacağına dair güvence vermiyor. ABD’nin BM’de önerilen sayısız insani ateşkes kararını ülkesi adına veto etmesi için siyah bir kadın olan Linda Thomas-Greenfield’i göndermesinin bir nedeni var. Aynı zamanda ABD’nin ilk kuir basın sekreteri olan Karine Jean-Pierre’in, gazetecilere üsten üsten bakarken ülkesinin Filistin’deki kitlesel katliama aktif ve kasıtlı katılımını meşrulaştıran açıklamalar yapmak için seçilmesinin nedeni de farklı değil.
Amerikan kurumları, özellikle de akademik kurumlar, ne zaman ki adalet çağrıları yükselse buna cevaben toplumun dışına itilmiş insanlara imparatorluk masasında bir sandalye teklif etmişlerdir. Ve fakat böyle özgürleşemeyiz.
Columbia Üniversitesi rektörü Nemat (Minouche) Shafik, bu ay Washington’da Temsilciler Meclisi komitesi tarafından kampüsteki protestolara dair sorguya çekilirken [Fotoğraf: Amanda Andrade-Rhoades/The New York Times]
Aktivist öğrenciler bunu biliyor ve kimlik siyasetine dayalı neoliberal fantezileri reddediyor. Sınıfta asla öğrenemeyecekleri bir şekilde Filistin ve dünya için ayağa kalkıyorlar. Uzaklaştırmalar, baskıcı üniversite yetkilileri ve polis şiddeti karşısında açıkça kendini gösteren şey, başka insanlar için duydukları derin duyarlılık oluyor.
Muhammed el-Kurd, “Hepimiz Filistinliyiz” sloganının hakkını verebilmek için Filistinlilerin direniş ve fedakarlık ruhunu gerçekten somutlaştırmaya hazır olmamız gerektiğini söylüyor. Dünyanın dört bir yanındaki öğrenciler tutuklanma tehdidiyle karşı karşıyayken, iş güvencelerini, barınma haklarını ve akademik prestijlerini riske atıyorlar çünkü bunların hiçbirinin tek bir insan hayatından daha değerli olmadığına inanıyorlar. Ve biliyoruz ki, öğrenciler özgürlük için her şeylerini ortaya koyduğunda, geriye korkacak hiçbir şeyleri kalmamış demektir.
Bu öğrenci hareketlerinin toplumun en iyi yanlarını bir araya getiren bir mikrokozmos olduğunu unutuyoruz. Hatta bir ara bazıları, öğrencilerin dünyaya dair sahip olduğu idealist bakışa burun kıvırıyordu. Toplumla, bilgiyle ve yalnız bir birey olmaktansa çok daha büyük bir şeyin parçası olma duygusuyla çevrelendiğimizde ne isek, öğrencilik de odur halbuki. Zira öğrenci hareketleri bize özgürleşmenin esasında kolektif olduğunu hatırlatıyor.
Filistin yanlısı öğrenciler 24 Nisan 2024 tarihinde Austin, Teksas’taki Teksas Üniversitesi kampüsünde Filistin’de süregiden soykırımı protesto ederken bir öğrenci sessizce Teksas eyalet polislerine bakıyor. [Fotoğraf: AFP/Suzanne Cordeiro]
Dolayısıyla, öğrenci direnişi büyüdükçe ve imparatorluğa karşı koydukça, dikkatlerimiz her zamankinden daha çok Columbia ve diğer tüm üniversite kampüslerinde. Onlara bakarak umutlanıyoruz, çünkü öğrenciler bize adil bir dünya hayal edebileceğimizi gösteriyor. Çünkü onlar bize yolumuzdan dönmememiz gerektiğini hatırlatıyor.
Üniversite yöneticileri, aktivist öğrencilerin Filistin’in kurtuluşunun mümkün olduğu bir geleceğin müjdesini verdiklerini anlayamıyorlar. Öğrenciler bu geleceği her bir gösteri, İsrail’le ilişkileri kesmeye dair her bir çağrı, her kol kola dayanışma, her bir slogan ve çimlerin üzerinde gururla dalgalanan her bir kefiye ile inşa ediyorlar.
Yazar: Nushrat Nur
Yayın Tarihi: 24 Nisan 2024
Kaynak: Mondoweiss
Çeviri: KARPUZ
Manşet Fotoğrafı: Jay Janner/Austin American-Statesman via AP