Skip to main content

Aşağıda çevirisini sunduğumuz metin, 28 Aralık 2023 tarihinde Güney Afrika hükümeti tarafından Lahey Adalet Divanı’na sunulan dava başvuru dosyasının önemli bir bölümünü içeriyor. Kasım ayında, İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü katliamlara tepki olarak İsrail büyükelçiliğini kapatma ve İsrail ile diplomatik ilişkileri askıya alma kararı alan Güney Afrika, uluslararası düzenin mevcut yapısı göz önüne alındığında sembolik de olsa önemli ve cesur bir girişimde bulunarak Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’e dava açtı. İsrail hükümetini “Gazze’deki Filistin halkına soykırım yapmakla suçlayan Güney Afrika”, hazırladığı 84 sayfalık kapsamlı dosyada iddialarını destekleyecek pek çok çarpıcı bilgi ve belge sunarak “İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonlarının derhal askıya alınmasını” talep ediyor. Diğer pek çok hareketle birlikte yürüttükleri ve onlarca yıl süren mücadele sonucunda Güney Afrika’daki apartheid rejimini yıkmayı başaran Nelson Mandela ve partisi Afrika Ulusal Kongresi (ANC), her zaman Filistin davasının en önemli destekçilerinden biri olurken, İsrail’in bir apartheid rejimi olarak tanınması için de çağrıda bulunmuştu. İsrail’in işlediği korkunç savaş suçlarının ve soykırım niteliğindeki kasıtlı ve planlı eylemlerinin tek tek kanıtlarıyla birlikte listelendiği bu tarihi dokümanın bir kısmını kısaltarak ilginize sunuyoruz.

C. Filistin Halkına Karşı İşlenen Soykırım Eylemleri1

Bu bölüm, İsrail’in tabiatı, kapsamı ve bağlamı göz önünde bulundurulduğunda soykırım niteliği taşıdığı görülen eylemlerine genel bir bakış sunmaktadır. Bu eylemler, İsrail’in Gazze’de kasıtlı olarak telekomünikasyon kesintileri uyguladığı ve durum tespiti yapan kurumların ve uluslararası medyanın [sahaya] erişiminin kısıtlandığı bir çatışma ortamında devam etmektedir. Aynı zamanda Filistinli gazeteciler, son 100 yıldaki tüm çatışmalarda görülenden çok daha yüksek bir oranda öldürülmektedir. Öldürülen gazeteci sayısı, 7 Ekim 2023’ten bu yana geçen iki ay içinde, İkinci Dünya Savaşı’nın tamamında öldürülen gazeteci sayısını aşmıştır.

Bu süreç boyunca, bu eylemlere ilişkin daha fazla ayrıntı sunulacaktır. Bununla birlikte, mevcut bilgiler İsrail’in: (1) Gazze’deki Filistinlileri—Filistinli çocuklar da dahil olmak üzere—yoğun bir şekilde öldürmekte olduğunu; (2) Gazze’deki Filistinlilere—Filistinli çocuklar da dahil olmak üzere—ciddi bedensel ve ruhsal zararlar vermekte olduğunu ve Filistinlilerin bir topluluk olarak yok olmasına yol açacak yaşam koşulları dayatmakta olduğunu ortaya koymaktadır. Bu koşullar şunları içermektedir: (3) evlerin ve yerleşim alanlarının büyük ölçekli yıkımının yanı sıra zorla evlerden çıkarma ve kitlesel yerinden etme; (4) yeterli gıda ve suya erişimden mahrum bırakma; (5) yeterli tıbbi bakıma erişimden mahrum bırakma; (6) yeterli barınak, kıyafet, hijyen ve sıhhi koşullara erişimden mahrum bırakma; (7) Gazze’deki Filistin halkının günlük yaşamının yok edilmesi; ve (8) Filistinlilerin doğumlarını engellemeye yönelik tedbirlerin uygulanması.

Çatışma durumlarına hiç de yabancı olmayan Birleşmiş Milletler yetkilileri ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) Gazze’de yaşananları bir “insanlık krizi” olarak nitelendirmektedir. “Dünyanın dört bir yanındaki savaş bölgelerinde ve felaketlerde görev yapmış tecrübeli insani yardım çalışanları—ki bunlar her türlü duruma tanıklık etmiş kişilerdir—bugün Gazze’de gördüklerine benzer bir durumu daha önce hiç görmediklerini [söylüyorlar]” (Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri).

Bu [yaşananlar], “dayanılmaz acılara” sebebiyet vermekte olan “ahlaki bir çöküntüdür” (ICRC Başkanı).  “Bu artık kıyametvari bir durum, çünkü bu insanlar [halihazırda] güneydeki ufak bir alana sürülmüş bir halkın geride kalanları.” (Birleşmiş Milletler İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü). Bu kurumlara göre, Gazze’deki Filistinliler “İsrail tarafından acımasızca bombalanmaya devam ederken… ölüm, kuşatma ve yıkıma maruz kalırken ve gıda, su, yaşamsal önem taşıyan tıbbi malzemeler ve diğer temel gereksinimler gibi en temel insani ihtiyaçlardan büyük ölçüde mahrum bırakılırken apaçık ve gittikçe artan bir dehşet içinde yaşıyorlar”; yaşanmakta olanlar “adeta bir kıyamet” (Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri).

“Bütün bir nüfus kuşatılmış durumda ve saldırı altında; hayatta kalmak için gerekli temel ihtiyaçlara erişimleri engelleniyor; evleri, sığınakları, hastaneleri ve ibadet yerleri bombalanıyor” (Birleşmiş Milletler Kuruluşlararası Daimi Komite Yöneticileri). Gazze “dünyada çocuk olmak için en tehlikeli yer” (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) İcra Direktörü). “[Gazze] tam bir cehennem”, “her şeyin en aşırısının yaşandığı, eşi benzeri görülmemiş bir durum” ve “[biz] yaşananları tarif edecek kelime bulamıyoruz” (UNRWA Genel Komiseri).

Gazze Şeridi’nin kuzeyinin yoğun bombardımana uğramasının ardından çekilen bir uydu görüntüsü – 30 Ekim 2023 [Kaynak: TS2]

1. Gazze’de Filistinlilerin öldürülmesi

45. Filistin Sağlık Bakanlığına göre, İsrail’in Gazze’ye yönelik askeri saldırılarının başlamasından bu yana 21.110’dan fazla Filistinlinin öldürüldüğü ve bunların en az yüzde 70’inin kadın ve çocuk olduğu bildirilmiştir. Aralarında en az 4.700 kadın ve çocuğun da bulunduğu tahmini 7.780 kişinin kayıp olduğu, bu insanların yıkılan binaların enkazında yavaş yavaş öldükleri ya da cesetlerinin sokaklarda çürümekte olduğu düşünülmektedir.

İsrail’in gerekli yakıt girişini engellemesi, altyapıyı tahrip etmesi ve uyguladığı iletişim karartmaları kurtarma çalışmalarını ciddi şekilde sekteye uğratmaktadır. 8 Aralık 2023 itibariyle Gazze’nin tamamında sadece bir adet arama kurtarma aracının çalışır durumda olduğu ve sağ kalanların enkaz altında kalanları kurtarabilmek için enkazları çıplak elleriyle kazmak zorunda kaldıkları bildirilmiştir. İsrail’in katliamları o kadar yoğun ki cesetler toplu mezarlara gömülüyor ve çoğu zaman [ölenlerin] kimlikleri tespit edilemiyor.

46. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin ve diğer birçok Birleşmiş Milletler uzmanının uluslararası topluma açıkça ilan ettiği üzere “Gazze’de hiçbir yer güvenli değil.” Gazze’deki Filistinliler evlerinde, sığındıkları yerlerde, hastanelerde, UNWRA okullarında, kiliselerde, camilerde ve aileleri için yiyecek ve su bulmaya çalışırken öldürüldüler. Evlerini terk edemedikleri durumlarda, kaçtıkları yerlerde ve hatta İsrail’in ilan ettiği “güvenli yollardan” kaçmaya çalışırken öldürüldüler.

İsrail askerlerinin aynı ailenin birden fazla üyesini—erkekleri, kadınları ve yaşlıları—yargısız infaz ettiğine dair haberler çoğalıyor. Gazze’de Annan ailesinin ve akrabalarının en az 11 erkek üyesinin—yetişkinler ve çocuklar—İsrail askerleri tarafından ayrıldığı ve ailelerinin önünde infaz edildiği ve ardından kadın ve çocukların saldırıya uğradığı bildirilmiştir. İsrailli rehineler de dahil olmak üzere silahsız kişilerin—beyaz bayrak sallayanlar da dahil olmak üzere— hiçbir tehdit oluşturmamalarına rağmen görüldükleri yerde vurularak öldürüldüklerine dair haberler de vardır.

İsrail’in günde 100’e yakın bombalı saldırı hedefi belirlemek üzere yapay zeka kullandığı bildirilirken, Filistinlilerin evlerine ve yerleşim yerlerine yönelik saldırılar ölümlerin önemli bir kısmını oluşturmaktadır.2

47. İsrail’in Gazze’ye güdümsüz (“numb”) bombaların yanı sıra, “360 metreye kadar” ölümcül yarıçapa sahip olduğu tahmin edilen ve “çarpma noktasından 800 metre uzaklığa kadar ciddi yaralanma ve hasara yol açması muhtemel“ 900 kg ağırlığında bombalar attığı söylenmektedir. Bu silahlar [halihazırda] yaklaşık her 100 kişiden birinin öldürüldüğü, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden birinde kullanılmaktadır. İsrail’in Filistinlilerin evlerine ve mülteci kamplarına düzenlediği bazı saldırılarda [tek seferde] 110’dan fazla Filistinli hayatını kaybetmiştir. Gazze’de tahminen 1.779 Filistinli aile, birden fazla aile üyesini kaybetmiş ve yüzlerce çok kuşaklı aile—anne, baba, çocuklar, kardeşler, büyükanne ve büyükbabalar, teyzeler, kuzenler dahil olmak üzere ve genelde hep beraber öldürülerek—tamamen yok edilmiştir (…) Filistinli ailelerde ölüm oranı o kadar yüksek ki, Gazze’deki sağlık görevlileri yeni bir kısaltma bulmak zorunda kalmıştır: “WCNSF”, yani “yaralı çocuk, hayatta kalan aile üyesi yok”.

48. Özellikle Filistinli çocuklar için “ölüm her yerde” ve “hiçbir yer güvenli değil.” Gazze’de bugüne kadar toplam 7.729’dan fazla Filistinli çocuk öldürülmüştür. Gazze’de her gün 115’ten fazla Filistinli çocuk öldürülmektedir. Sadece Gazze’de ilk üç hafta içinde öldürülen Filistinli çocuk sayısının (toplam 3.195), dünyadaki bütün çatışma bölgelerinde 2019’dan bu yana öldürülen toplam çocuk sayısından daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Gazze’deki çocuk ölümlerinin boyutu, Birleşmiş Milletler yetkililerinin burayı “çocuklar için bir mezarlık” olarak tanımlamasına neden olmuştur. Gerçekten de çocuk ölümlerinin eşi benzeri görülmemiş boyutlara ulaşması, UNICEF sözcüsünün İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını “çocuklara karşı savaş” olarak nitelendirmesine yol açmıştır:

“Krizlerin çoğu çocukları çok kötü etkiler çünkü çocuklar en savunmasız olanlardır; ancak çoğunda çocuk kayıp oranı yüzde 20 civarındadır. Bu oran [Gazze’de] 40’tır. Son 15 ya da 20 yılda gördüğümüz birçok çatışmaya kıyasla bu durum çocuklar için iki katı ölümcül [demek] ve ne yazık ki bunun nedeni nüfusun yoğunluğu, [İsrail’in saldırılarının] ayrım gözetmeyen doğası ve çocuklar ve genç kızlar için dahi su ve sıhhi şartlara sahip güvenli bölgelerin göstermelik olarak bile sağlanmaması. Çocuklara yönelik aynı umursamazlık bombardımanlarda da kendini gösteriyor. Bu yüzden kayıpların yüzde 40’ının çocuk olduğunu görüyoruz. Bu yüzden bu yaşanan, çocuklara karşı bir savaş.”

49. Doktorlar, gazeteciler, öğretmenler, akademisyenler ve diğer meslek mensupları da daha önce görülmemiş oranlarda öldürülmektedir. İsrail bugüne kadar; görev başında öldürülen doktorlar ve ambulans şoförleri de dahil olmak üzere 311’den fazla doktor, hemşire ve diğer sağlık çalışanını; 103 gazeteciyi ki bu sayı günde bir gazeteciden fazlasına tekabül etmektedir ve 2023 yılında dünya genelinde öldürülen toplam gazeteci ve medya çalışanı sayısının yüzde 73’ünden fazlasını; mağdurların enkaz altından çıkarılmasına yardım etmekle görevli 40 arama kurtarma çalışanını; ve 209’dan fazla öğretmen ve eğitim personelini öldürmüştür. Ayrıca, 144 Birleşmiş Milletler çalışanı İsrail tarafından öldürülmüştür ki bu “BM tarihinde bu kadar kısa bir süre içinde öldürülen en yüksek sayıda yardım görevlisi” [demektir].

50. Aynı zamanda, İsrail’in devam etmekte olan kuşatması, Filistin halkına ulaşmasına izin verilen yardımın yetersizliği ve İsrail’in askeri saldırılarında Gazze’nin altyapısının tahrip edilmesi sonucu bölgeye girmesine izin verilen sınırlı yardımın dağıtımında yaşanan aşırı zorluklar nedeniyle Gazze’de yaşayanlar açlık, susuzluk ve hastalık nedeniyle ölüm riskiyle karşı karşıyadır.

Gazze’nin Han Yunus kentinde 22 Kasım 2023 tarihinde İsrail saldırıları sonucunda hayatını kaybeden Filistinlilerin toplu defninin havadan görünümü [Fotoğraf: Mohammad Fayq/AA]

2. Gazze’deki Filistinlilere Ciddi Bedensel ve Ruhsal Zarar Verilmesi

51. İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’ye yönelik askeri saldırılarında 55.243’ten fazla Filistinli yaralanmıştır; bunların çoğunluğunu kadınlar ve çocuklar oluşturmaktadır. Yanıklar ve uzuv kayıpları sık görülen yaralanmalardandır; tahminen 1000 çocuk bir veya iki bacağını kaybetmiştir. İsrail güçlerinin Gazze’de nüfusun yoğun olduğu bölgelerde beyaz fosfor kullandığına dair raporlar vardır. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirttiği gibi, az miktarda beyaz fosfor dahi derin ve ciddi yanıklara neden olabilir, kemiğe kadar nüfuz edebilir ve ilk tedaviden sonra tekrardan yanıklara sebep olabilir.

Özellikle Gazze’nin kuzeyinde işleyen bir hastane bulunmadığından yaralılar “ölümü beklemek” zorunda kalmakta, ilk yardımın ötesinde ameliyat ya da tıbbi tedavi görememekte, yaralarından ya da ortaya çıkan enfeksiyonlardan dolayı yavaş ve acı verici bir şekilde ölmektedirler.

52. Yoğun bombardıman ve güvenli alanların olmayışı, Gazze’deki Filistinli nüfusta ciddi zihinsel travmalara da neden olmaktadır. Son saldırıdan önce de Gazze’deki Filistinliler yaşanan pek çok saldırı nedeniyle ciddi travmalar yaşamıştı: Filistinli çocukların yüzde 80’i yüksek düzeylerde duygusal sıkıntı yaşamış; yatak ıslatma (yüzde 79) ve tepkisel konuşmazlık (yüzde 59) belirtileri göstermiş; kendine zarar vermiş (yüzde 59) ve intihara yönelik düşüncelere sürüklenmiştir (yüzde 55). On bir hafta süren acımasız bombardıman, yerinden edilme ve kayıplar, özellikle en az bir ebeveynini kaybeden ve ailelerinin hayatta kalan tek üyesi olan tahmini on binlerce Filistinli çocuk için bu oranların daha da artmasına neden olacaktır.

(…)

54. İsrail, askeri harekatının yanı sıra, Gazze’deki Filistinlileri insandışılaştırarak onları, zalimane, insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye tabi tutmaktadır. Aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda Filistinli sivilin tutuklandığı, gözlerinin bağlandığı, soyunmaya ve soğuk havada dışarıda kalmaya zorlandığı, ardından kamyonlara bindirilerek bilinmeyen yerlere götürüldüğü bildirilmektedir (…) Serbest bırakılan birçok Filistinli tutuklu, yiyecek, su, barınma ve tuvalete erişimden mahrum bırakılma da dahil olmak üzere işkence ve kötü muameleye maruz kaldıklarını bildirmiştir (…)

Bir Filistinli arama kurtarma görevlisi, 9 Ekim’de İsraillilerin hava saldırısında yıkılan bir evin enkazından kurtarılan yaralı bir çocuğu taşırken [Fotoğraf: Eyad Al-Baba/AFP]

3. Gazze’de Filistinlilerin toplu olarak zorla evlerinden çıkarılması ve yerlerinden edilmesi

55. Gazze’nin 2.3 milyonluk nüfusunun 1.9 milyondan fazlasının, yani nüfusun yaklaşık yüzde 85’inin evlerinden ayrılmaya zorlandığı tahmin edilmektedir. [Bu insanların] kaçıp sığınabilecekleri güvenli bir yer yoktur; evlerinden ayrılamayanlar veya yerinden edilmeyi reddedenler öldürülmüştür veya evlerinde öldürülme riski altındadır (…)

56. İsrail, Gazze’nin belirli bölgelerindeki sivillerin evlerini terk ederek başka bölgelere gitmelerini talep eden ‘tahliye emirleri’ yayınlıyor.  Bu emirlerin ilki 13 Ekim 2023 tarihinde yayılandı ve Gazze Şehri de dahil olmak üzere Gazze’nin kuzeyinde yaşayan 1.1 milyon Filistinlinin 24 saatlik bir zaman dilimi içinde Gazze’nin güneyine geçmesi talep edildi. Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Gazze’nin tamamının kuşatılmış olduğu da göz önüne alındığında Gazze topraklarının yaklaşık yüzde 36’sını etkileyen tahliye talimatının uluslararası insancıl hukukla bağdaşmadığı uyarısında bulundu. Dünya Sağlık Örgütü ise bunun hastanede yatan hastalar için “ölüm cezasıyla eşdeğer olabileceği” uyarısında bulundu. Ancak tahliye kararı uygulanmaya devam etti ve birçok kez tekrarlandı.

57. İsrail’in tahliye emirleri uyarınca Kuzey’den kaçan Filistinliler, Gazze’nin ana trafik arteri olan Selahaddin Caddesi boyunca belirli günlerde, belirlenen saatlerde güneye doğru ilerlemeye zorlandı. Ancak, bu güzergah boyunca yapılan bombardımanlar ve İsrail güçlerinin tahliye edilen Filistinli sivillere karşı insanlık dışı ve aşağılayıcı muamelesi, keyfi tutuklamalar, yasadışı gözaltılar ve öldürmeler dahil olmak üzere pek çok şiddet olayına ilişkin çok sayıda rapor bulunmaktadır.

58. İsrail ile Hamas arasındaki sekiz günlük geçici ateşkesin sona erdiği 1 Aralık 2023’te İsrail, Filistinlileri daha önce kaçmalarını söylediği Güney’deki bölgeleri—ki bu bölge Gazze’nin yaklaşık yüzde 30’unu oluşturmaktadır—terk etmeye çağıran broşürler dağıtmıştır. Ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin haklarından sorumlu Birleşmiş Milletler Özel Raportörü’nün de belirttiği gibi, “İsrail, iki ay önce Gazze’nin kuzeyini boşaltma emrine uyanlara verdiği güvenlik sözünü tutmamıştır.  Şimdi, bu kişileri güney Gazze nüfusuyla birlikte yeniden zorla yerlerinden etmektedir.”

59. (…) Gazze’deki UNRWA Direktörü’ne göre: “Gazze’deki insanlar insan… dama tahtasındaki taşlar değiller—birçoğu zaten halihazırda birkaç kez yerlerinden edilmiş durumda. İsrail Ordusu insanlara hava saldırılarının devam ettiği bölgelere gitmelerini emrediyor.” Bu durum kaos yaratıyor. Tahliye ‘emirlerinin’ bir sonucu olarak artan nüfus yoğunluğu da İsrail saldırılarını daha ölümcül hale getiriyor (…)

60. Evlerinden zorla tahliye edilen pek çok Filistinli için, bu durum kaçınılmaz olarak kalıcı olacaktır. İsrail şu ana kadar tahminen 355.000 Filistinlinin evini tahrip etmiş ya da yıkmış durumda; ki bu rakam Gazze’deki tüm konut stokunun %60’ına tekabül etmektedir. Özellikle Gazze’nin kuzeyindeki yıkımın boyutu burayı büyük ölçüde yaşanmaz hale getirmiş ve güneydeki yıkım da benzer bir seviyeye ulaşmıştır (…)

Gazze’nin kuzeyinden kaçan Filistinliler, İsrail tankları Gazze Şeridi’nin derinliklerine doğru ilerlerken güneye doğru göç ediyor – 10 Kasım 2023. [Fotoğraf: REUTERS/Ibraheem Abu Mustafa]

4. Gazze’deki Filistinlilerin yeterli gıda ve suya erişimden mahrum bırakılması

61. 9 Ekim 2023’te İsrail Gazze’ye yönelik “tam bir kuşatma” ilan ederek şeride elektrik, gıda, su ve yakıt girişine yasak getirdi. 21 Ekim 2023’ten bu yana bazı yardım kamyonlarının girişine izin verilerek kuşatma kısmen hafifletilmiş olsa da, yardımlar hala tamamen yetersiz ve Ekim 2023 öncesinde girişine izin verilen günde yaklaşık 500 kamyonluk ortalamanın çok altında kalmaya devam ediyor. Dahası, 21 Kasım 2023’ten bu yana izin verilen yakıt girişi “temel insani yardım operasyonları için gereken asgari miktarın çok altındadır.” Bu da, girişine izin verilen sınırlı insani yardımın Gazze’nin sınır noktalarından [iç bölgelere] kolayca ulaştırılamayacağı anlamına gelmektedir. Genel Sekreter’in de açıkça belirttiği üzere, Gazze’deki yıkım artık o kadar feci boyutlara ulaşmıştır ki:

“İnsani yardımın etkili bir şekilde ulaştırılması için gerekli koşullar artık mevcut değil. Gazze’ye yeterli malzeme girmesine izin verilse bile, yoğun bombardıman ve çatışmalar, İsrail’in dolaşıma getirdiği kısıtlamalar, yakıt sıkıntısı ve kesintiye uğrayan iletişim, BM kuruluşlarının ve ortaklarının ihtiyaç sahiplerinin çoğuna ulaşmasını imkansız hale getiriyor.”

(…)

64. İsrail Gazze’deki Filistinli nüfusu kıtlığın eşiğine getirmiş durumda; uluslararası kuruluşlar “kıtlık riskinin gerçek olduğu” (Dünya Gıda Programı ya da “WFP”) ve “her geçen gün arttığı” uyarısında bulunuyor. Gazze’deki Filistin halkının çoğu şu anda açlık çekiyor ve açlık seviyesi her geçen gün artıyor. Dünya Sağlık Örgütü “açlık Gazze’yi kasıp kavuruyor” uyarısında bulunuyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin de belirttiği gibi, “dünyanın en aç beş insanından dördü [şu anda] Gazze’de.” (…)

65. “Kuşatmanın yarattığı koşullar, İsrail’in fırınlar, su tesisleri ve faaliyette olan son değirmen de dahil olmak üzere Gazze’ye yönelik devam eden saldırıları ve tarım arazilerini, ekinleri, meyve bahçelerini ve seraları yerle bir etmesiyle daha da kötüleşmektedir. 16 Kasım 2023 itibariyle Gazze’deki gıda altyapısı; dükkan ve çarşıların kapatılması, temel gıda maddelerinin eksikliği ve mevcut az miktardaki gıdanın fahiş fiyatları göz önüne alındığında zaten “artık işlevsel olmaktan çıkmış” durumdadır. Ekmek ya çok az bulunuyor ya da hiç bulunmuyor. Gıda kıtlığı ciddi fiyat artışlarına yol açıyor (…) Öldürülmeyen çiftlik hayvanları açlıkla karşı karşıya; ekinler zarar gördü ya da yok edildi. Birçok Filistinli açlık nedeniyle yiyecek aramaya, yardım dağıtımlarından dökülen unları yoldan toplamaya ya da diğer sağlıksız gıda pratiklerine mecbur kalıyor.

66. Su da ciddi şekilde tükenmiş durumda. İsrail, Gazze’nin kuzeyine borularla taşınan suyu kesmeye devam ediyor. Kuzeydeki su arıtma tesisi ise çalışmıyor. 15 Ekim 2023’ten itibaren İsrail, kısmen “sivil nüfusu Gazze’nin güneyine itmek” amacıyla güneye az miktarda su pompalamaya başladı. İsrail’in hava saldırıları ve bombardımanından kaynaklanan hasar da su şebekesinin çoğunu kullanılamaz hale getirdi. Dünya Gıda Programı, tüm kullanımlar (içme, yıkama, yiyecek hazırlığı, temizlik ve hijyen) için kişi başına günde sadece 1.5 ila 1.8 litre temiz su bulunduğunu bildirmiştir. Bu miktar, “savaş veya kıtlık benzeri koşullar” için günde 15 litre olan “acil durum eşiğinin” veya günde 3 litre olan “hayatta kalma eşiğinin” çok altındadır.

67. “Su kıtlığı özellikle emziren kadınları ciddi şekilde etkilemektedir; bu kadınlar, sadece orta düzeyde emzirseler bile, kendilerini ve bebeklerini sağlıklı tutmak için içme, temizlik ve hijyen için günde 7.5 litre suya ihtiyaç duymaktadırlar. Gıda kıtlığından kaynaklanan yetersiz beslenme nedeniyle emziremeyen genç anneler, varsa mama hazırlamak için kirli su kullanmak zorunda kalmaktadır; bu da hassas durumdaki bebeklerde hastalık riskini beraberinde getirmektedir. Buna paralel olarak bu durum, kronik hala gelen mama kıtlığı ve tıbbi bakım, gıda, su ve yeterli sıhhi koşulların bulunmaması nedeniyle önlenebilir nedenlerden halihazırda öldüğü bildirilen yeni doğan bebeklerin hayatını daha da riske atmaktadır. Yetersiz beslenmenin daha büyük çocuklar üzerindeki etkileri de oldukça ağır ve uzun süreli olabilmekte; çocukların fiziksel büyüme, bilişsel kapasite, okul performansı ve yaşamın ilerleyen dönemlerinde üretkenlik açısından büyüme potansiyellerine ulaşmalarını engelleyebilmektedir. Birçok sağlık çalışanı da çalışmaya devam edebilmek için yeterli gıda ve sudan yoksundur ve bu da sağlık ve ölüm oranları üzerinde daha fazla [olumsuz] etki yaratacaktır.”

68. Tüm bunlar, İsrail’in Gazze’ye yönelik daha önceki eylemlerinin bir sonucu olarak zaten son derece kırılgan olan bir nüfusun başına gelmektedir. İsrail, Gazze’de su tesisatı ve tuzdan arındırma tesislerinin kurulmasını ve onarılmasını uzun süre engelledi; öyle ki Gazze’nin tek akiferinden gelen suyun yüzde 95’i 7 Ekim 2023’ten önce zaten tüketime uygun değildi. İsrail, 16 yıldır uyguladığı abluka yoluyla su tedarikini de ciddi şekilde sekteye uğrattı. Gazze’ye yönelik mükerrer saldırıları ve bozulan atık su altyapısının onarılmasına yönelik kısıtlamaları toprağa zarar vererek tarımı zorlaştırdı. İsrail ayrıca Gazze’deki Filistinlilerin tarım arazilerinin yüzde 35’ine ve Gazze’deki balıkçılık sahasının yüzde 85’ine erişimini engelledi. Sonuç olarak, 7 Ekim 2023 öncesinde nüfusun yüzde 68’inden fazlası (yaklaşık 1.3 milyon kişi) ciddi veya orta derecede gıda güvensizliği içindeydi ve nüfusun yüzde 58’i insani yardıma muhtaç durumdaydı.

69. İsrail’in Gazze’deki tünelleri deniz suyuyla doldurma planlarına ilişkin son haberler, Gazze’nin su ve kanalizasyon altyapısının daha da bozulması ve çökmesi ve Gazze’nin su kaynaklarının ve toprağının uzun süreli kirlenmesi riskleri göz önüne alındığında son derece endişe vericidir. Çevre uzmanları, bu stratejinin Gazze’yi içilebilir sudan yoksun bırakacak, [halihazırda] mümkün olan az miktardaki tarımsal üretimi imkansız kılacak ve “herkesin yaşam koşullarını mahvedecek” bir “ekolojik felakete yol açma riski taşıdığı” uyarısında bulunmaktadır.

(…)

Filistinliler, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentinde su almak için sırada beklerken – 13 Kasım 2023 [Fotoğraf: Abed Rahim Khatib/picture-alliance/dpa/AP Photo]

5. Gazze’deki Filistinlilerin yeterli barınak, giysi, hijyen ve sıhhi koşullara erişimden mahrum bırakılması

71. Gazze’de yerlerinden edilen 1.9 milyon Filistinlinin büyük çoğunluğu UNRWA’nın okul ve çadırlardan oluşan barınaklarına sığınmaktadır. Bu barınakların kendileri de güvenli değildir: İsrail bugüne kadar—kendisine tüm Birleşmiş Milletler tesislerinin koordinatları verilmiş olmasına rağmen—UNRWA tesislerine sığınan yüzlerce Filistinli erkek, kadın ve çocuğu öldürmüş ve binden fazlasını yaralamıştır.

72. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 12 Aralık 2023 tarihli ES-10/22 sayılı kararında referans verilen UNRWA barınaklarındaki durum UNRWA Genel Komiseri tarafından 7 Aralık 2023 tarihli mektubunda şu şekilde tanımlanmıştır:

“Bugün İsrail’in askeri operasyonu sonucunda yaklaşık 1.2 milyon sivil UNRWA tesislerinde barınmaktadır. Ajans, Gazze’de 2.2 milyondan fazla insana insani yardım sağlayan birincil platform haline gelmiştir ve bu platform çöküşün eşiğindedir… Çoğu aileleriyle birlikte olmak üzere 130’dan fazla UNRWA personelinin bombardımanlarda öldüğü teyit edildi; siz bu satırları okurken bu sayı artabilir. UNRWA personelinin en az %70’i yerinden edilmiş durumda ve yiyecek, su ve yeterli barınma imkanlarından yoksun. Şu an zar zor ayakta duruyoruz. UNRWA çökerse Gazze’deki insani yardım da çökecek…

UNRWA’nın siyasi bir çözüm bulunana kadar Filistinli mültecilere hizmet sağlama görevi büyük bir risk altındadır: güvenli barınak ve yardım olmadan Gazze’deki siviller ölüm riskiyle karşı karşıya kalacak ya da Mısır ve ötesine gitmeye zorlanacaktır. Gazze dışına zorunlu göç, UNRWA’nın görev alanına giren siyasi çözüm ihtimalini ortadan kaldırabilir ve bölgesel barış ve güvenlik açısından ciddi riskler doğurabilir. Filistin topraklarının ötesine, 1948 Nekbesi’ni anımsatan bir zorunlu göç önlenmelidir.

Zorlu kriz koşullarında çalıştığım 35 yıl boyunca, personelimin öldürülmesini ve yerine getirmem beklenen görevimin ortadan kalkmasını öngören böyle bir mektup yazmadım hiç.”

73. UNRWA Genel Komiseri’ne göre UNRWA barınaklarında yer bulabilen Filistinliler “şanslı olanlardır”. Diğerleri ise akrabalarının veya yabancıların evlerinde, kamu binalarında, hastane avlularında veya derme çatma kamplarda yiyecek, su veya sıhhi tesislere erişimleri olmaksızın barınmaya çalışmakta veya basitçe sokaklarda yaşamakta ve uyumaktadır. UNRWA’nın barınaklarında şu anda ortalama 486 kişi tek bir tuvaleti kullanırken, insanların sığınmak istediği diğer yerlerde genellikle hiç tuvalet bulunmamaktadır. Filistinliler kişisel hijyenlerini sağlayamamakta, özellikle de adet gören kız çocukları ve kadınlar bu durumdan etkilenmektedir. Dünya Sağlık Örgütü ortalama olarak “her 4500 kişiye sadece bir duş düştüğünü” tahmin etmektedir. Barınaklardaki yeni doğan bebeklerin, yeterli temizlik, gıda, su ve tıbbi bakımın olmaması nedeniyle önlenebilir nedenlerden öldüğü bildirilmektedir.

(…)

75. Gazze genelinde sıcak tutacak giysi, nevresim, battaniye ve gıda dışı kritik ürünlerde ciddi sıkıntılar yaşanmakta, insanlar yemek pişirmek ve ısınmak için büyük ölçüde yakmaya uygun olmayan odun ve atıklara bağımlı hale gelmekte ve bu da solunum yolu hastalıkları riskini artırmaktadır. Ayrıca temiz su konusunda da ciddi sıkıntılar yaşanmakta, bu durum sadece içme suyu ihtiyacını değil, aynı zamanda yıkanma, temizlik ve yemek yapma imkanlarını da ciddi şekilde etkilemektedir (…)

İsrail’in saldırıları nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan Filistinliler, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’ta bulunan çadır kamplarında şiddetli yağışla mücadele ederken – 13 Aralık 2023 [Fotoğraf: REUTERS/Mohammed Salem]

6. Gazze’deki Filistinlilerin yeterli tıbbi yardımdan mahrum bırakılması

76. İsrail’in Gazze’ye yönelik askeri saldırısı, neredeyse her şeyden önce Gazze’deki Filistinlilerin yaşamı ve hayatta kalması için vazgeçilmez olan sağlık sistemine yönelik bir saldırı olmuştur. Herkesin ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve ruhsal sağlık standardından yararlanma hakkından sorumlu BM Özel Raportörü’nün de gözlemlediği üzere, İsrail “Gazze’deki sağlık sistemine karşı ‘amansız bir savaş’ ilan etmiştir”. Raportör, 7 Aralık 2023 tarihinde yayınladığı bir bildiride, “Gazze şeridindeki sağlık altyapısının tamamen yok edildiğini” ve “sağlık çalışanlarına karşı utanç verici bir savaşa tanıklık ettiğimizi” kaydetmiştir. Ayrıca, “yaşamlarımız boyunca sağlık hakkı açısından en karanlık dönemde olduğumuz” ve “hızla içinden çıkmamız gereken dip bir seviyeye indiğimiz” uyarısında bulunmuştur.

77. Sınır Tanımayan Doktorlar (MFS) Uluslararası Başkanı, 4 Aralık 2023 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine gönderdiği bir mektupta şunları yazmıştır:

İsrail, Gazze’deki tıbbi tesislerin korunmasını bariz bir şekilde ve tümüyle göz ardı ediyor. Hastanelerin morglara ve harabelere dönüşmesini izliyoruz. Sözde korunan bu tesisler bombalanıyor, tanklar ve silahlarla ateş altına alınıyor, kuşatılıyor, baskına uğruyor, hastalar ve sağlık personeli öldürülüyor. Dünya Sağlık Örgütü, sağlık hizmetlerine yönelik 203 saldırının en az 22 kişinin ölümüne ve 59 sağlık çalışanının yaralanmasına yol açtığını belgelemiştir. Bizimkiler de dahil olmak üzere sağlık personeli tamamıyla tükenmiş durumda ve çaresizlik içinde.  Ağır yanıklardan muzdarip çocukların uzuvlarını anestezi ya da sterilize edilmiş cerrahi aletler olmadan kesmek zorunda kalıyorlar. İsrail askerlerinin zorla tahliyesi nedeniyle bazı doktorlar, kendi hayatları ile hastalarının hayatları arasında akla hayale gelmeyecek bir seçim yapmak zorunda kalarak hastalarını geride bırakmak durumunda kalıyorlar. Sağlık hizmetlerine yönelik acımasız saldırıların hiçbir haklı gerekçesi olamaz (…)

MSF çalışanlarımızdan dördü öldürüldü; çok daha fazlası aile üyelerini kaybetti. Çok sayıda başka meslektaşımız da yaralandı. Diğer insani yardım kuruluşları da düzinelerce çalışanlarının öldürüldüğünü bildirdi (…)

Kuzey Gazze haritadan siliniyor. Sağlık sistemi çökmüş durumda…

78. Aralık 2023’ün başından bu yana İsrail ordusunun Gazze’deki hastanelere yönelik saldırıları artarak devam etmektedir. İsrail ordusu, hastanelere ve sağlık merkezlerine saldırmaya ve kuşatmaya; onları etkin işleyişlerini ve cihazlarını korumak için gerekli olan elektrik ve yakıttan mahrum bırakmaya; tıbbi malzeme, gıda ve su temin etmelerini engellemeye; tahliye etmeye, zorla kapatmaya ve etkili bir şekilde yok etmeye devam etti (…)

79. Gazze’de ‘sağlık hizmetlerine’ yönelik 238’den fazla saldırı gerçekleşmiş ve bu saldırılarda 61’den fazla hastane ve diğer sağlık tesisi hasar görmüş ya da yıkılmıştır. İsrail saldırılarında yaralanan çok sayıda insan olmasına rağmen, 36 hastaneden sadece 13’ü ve 72 sağlık merkezinden 18’i—ki onların bir kısmı da zar zor—çalış durumdadır. İsrail ordusu hastane jeneratörlerini, hastanelere ait güneş panellerini, oksijen istasyonları ve su tankları gibi hayat kurtaran diğer ekipmanları hedef aldı. Ayrıca ambulansları, tıbbi konvoyları ve ilk müdahale ekiplerini de hedef aldı. 311 sağlık çalışanı öldürüldü (ki günde ortalama dört kişi demek); en az 22 sağlık çalışanı görev başında öldürüldü. Öldürülenler arasında Gazze’nin en deneyimli ve yetenekli doktorlarından bazıları da bulunuyor (…)

80. Gazze’deki hastanelerde ve sağlık merkezlerinde en az 570 Filistinli öldürülmüş ve 746 Filistinli de yaralanmıştır. Bunlar arasında, İsrail’in saldırılarında veya keskin nişancılar tarafından öldürülen hastalar ve umutsuzca hastane alanlarına veya yakınlarına sığınan ülke içinde yerinden edilmiş Filistinliler de bulunmaktadır. Filistinli anneler doğum hastanelerinde ve Filistinli çocuklar da çocuk hastanelerinde öldürülmüştür (…)

81. İsrail’in hastanelerin elektrik ve yakıtını kesmesinin doğrudan sonucu olarak başka Filistinliler de ölmüştür; bunlar arasında Şifa Hastanesinde ölen beş prematüre bebek ve 40 yoğun bakım ve böbrek hastası bulunmaktadır. İsrail’in hastaneleri zorla tahliye etmesinin doğrudan sonucu olarak başka Filistinliler de ölmüştür; bunlar arasında Nasır Hastanesinde haftalar sonra—geçici ateşkes sırasında—küçük bedenleri hastane yataklarında çürürken bulunan en az dört bebek bulunmaktadır. Hastane avluları toplu mezar alanlarına dönüşmüştür: Şifa Hastanesinde ölen 179 hasta ve diğerlerinin çürüyen cesetleri için toplu mezar kazmak zorunda kalanlar sağlık görevlilerinin bizzat kendileri oldu. İsrail buldozerleri 16 Aralık’ta kuşatma altındaki Kemal Advan Hastanesinde 26 Filistinlinin gömülü olduğu bir toplu mezarı kazıp çıkardı.

(…)

83. Gazze’de İsrail tarafından yaralananlar, hayat kurtarıcı tıbbi bakımdan mahrum bırakılmaktadır: Gazze’nin sağlık sistemi—ki yıllardır süren abluka ve İsrail’in önceki saldırıları nedeniyle zaten felç olmuş durumdaydı—şu anda en az 8.663’ü çocuk olmak üzere 55.243 olan yaralı sayısının çokluğu ile baş edememektedir. Ağır yaralı hastaların yardım bulabilmek için kilometrelerce yürüdükleri bildirilmektedir (…)

84. Hala faaliyette olan hastanelerden “korku filmi” sahneleri gibi bahsedilmektedir. Anestezi, analjezik, ilaç ve dezenfektanlar da dahil olmak üzere kritik personel ve malzeme eksiklikleri, sadece gereksiz ampütasyonlara değil, aynı zamanda anestezi olmaksızın ve genellikle el feneriyle yapılan ampütasyonlara da yol açmıştır. Hamile kadınlar da anestezi yapılmadan sezaryene alınmaktadır. Hastalar kanla kaplı kirli zeminlerde tedavi edilmektedir (…) Rutin veya ameliyat sonrası yara bakımı için yeterli personel ve kaynak bulunmamaktadır (…)

85. Savaşta yaralananlara ek olarak, Gazze’de yüksek tansiyon, kardiyovasküler hastalıklar veya diyabet gibi rahatsızlıklar nedeniyle rutin tıbbi bakıma ihtiyaç duyan yüz binlerce Filistinli bulunmaktadır. Gazze’de ayrıca binlerce Filistinli böbrek hastalığı ve kanser nedeniyle acil bakıma ihtiyaç duymakta ve tahminen 130 prematüre bebek hayatta kalabilmek için her an kuvöze bağlı durumdadır (…)

86. Uzmanlar, hastalık ve açlık nedeniyle ölen Filistinlilerin sayısının, İsrail ordusunun saldırılarının neden olduğu acımasız ölümleri çoktan geride bırakmış olabileceği konusunda uyarıda bulunmaya başlamıştır. Sadece UNRWA barınaklarında, sağlıksız koşullar, açlık ve temiz su eksikliğinin neden olduğu veya kötüleştirdiği 360.000’den fazla belgelenmiş bulaşıcı hastalık vakası rapor edilmiştir ve gerçek sayıların çok daha yüksek olduğuna inanılmaktadır (…)

Gazze Şehri’ndeki Şifa Hastanesinde koridora sıralanan yaralı Filistinliler – 10 Kasım 2023 [Fotoğraf: Flash90]

7. Gazze’de Filistinlilerin günlük yaşamının yok edilmesi

88. 16 Kasım 2023 tarihinde, 15 Birleşmiş Milletler Özel Raportörü ve Birleşmiş Milletler Çalışma Grubu’nun 21 üyesi, Gazze’de bir “soykırım gerçekleşmekte olduğu” uyarısında bulunarak, o tarihe kadar “yerleşim birimlerinin yanı sıra hastaneler, okullar, camiler, fırınlar, su boruları, kanalizasyon ve elektrik şebekelerinde meydana gelen yıkım seviyesinin… Filistinlilerin Gazze’deki yaşamının devamını imkansız hale getirme riskini taşıdığını” gözlemlemişlerdir. İsrail’in Gazze’ye yönelik bombardımanlarında “doğası gereği ayrım gözetmeyen çok güçlü silahlar kullandığını, bunun da devasa bir ölü sayısına ve yaşamı idame ettirmeye yönelik altyapının tahrip edilmesine yol açtığını” belirtmişlerdir. İsrail sadece tek tek evleri, apartmanları ve apartman bloklarını değil; tüm sokakları ve tüm mahalleleri tahrip etmektedir: Bir zamanlar yaklaşık 110.000 Filistinlinin yaşadığı Gazze Şehri’nin bir banliyösü olan Şecaiyye, şu anda göz alabildiğine dümdüz edilmiş devasa bir harabe görünümündedir.

(…)

90. İsrail, Gazze Şehri’nin merkezi halk kütüphanesini harabeye çevirmiştir. Ayrıca sayısız kitapçı dükkanına, yayınevine, kütüphaneye ve yüzlerce eğitim tesisine zarar vermiş ya da yıkmıştır. İsrail, bölgedeki en eski yüksek öğretim kurumu olan ve diğerlerinin yanı sıra nesiller boyu doktorlar ve mühendisler yetiştiren Gazze İslam Üniversitesi de dahil olmak üzere, Gazze’deki 4 üniversitenin hepsini hedef almıştır ve gelecek nesillerin eğitimi için [gerekli olan] kampüsleri yok etmiştir. Diğer pek çoklarının yanı sıra İsrail önde gelen Filistinli akademisyenleri de öldürmektedir (…)

91. İsrail çok sayıda Filistin eğitim ve kültür merkezini tahrip etmiş ve yok etmiştir (…) Ve İsrail Gazze’nin gelecekteki akademik ve kültürel potansiyelini yok etmektedir: Hasar verdiği veya yıktığı 352 okulun yanı sıra, 4.037 öğrenci ve 209 öğretmen ve eğitim personelini öldürmüş ve 7.259 öğrenci ve 619 öğretmeni yaralamıştır (…)

92. İsrail, Müslümanlar ve Hristiyanlar için dini öneme sahip tahminen 318 adet yapıya zarar vermiş ya da yıkmış, Filistinlilerin nesiller boyu ibadet ettikleri yerleri yerle bir etmiştir (…)

93. İsrail, Gazze’deki Filistinlilerin tarihine ve mirasına ait fiziksel yapıları yok etmenin yanı sıra, bu mirası oluşturan ve üreten Filistin halkını da yok etmeye çalışmaktadır: Gazze’nin ünlü gazetecilerini, öğretmenlerini, entelektüellerini ve halk önderlerini, doktorlarını ve hemşirelerini, film yapımcılarını, yazarlarını ve şarkıcılarını, üniversitelerinin yöneticilerini, hastanelerinin yöneticilerini, seçkin bilim adamlarını, dilbilimcilerini, oyun yazarlarını, romancılarını, sanatçılarını ve müzisyenlerini (…)

Filistinli bir kız çocuğu, Gazze Şehri’nin Şecaiyye Mahallesi’nde, bombalardan hasar görmüş evinin içinden dışarıdaki yıkıma bakarken [Kaynak: UNICEF]

8. Filistinlilerin doğum yapmasını engellemeye yönelik tedbirlerin uygulanması

96. Hamile kadınlar ve çocuklar—yeni doğan bebekler de dahil olmak üzere—yerinden edilme, gıda ve suya erişim sıkıntısı, barınma, kıyafet, hijyen ve temizlik ve sağlık hizmetlerine erişim eksikliği gibi durumlardan özellikle etkilenmektedir. Bu etkiler ciddi ve büyük çaplıdır. Yaklaşık 52.000 Filistinli hamile kadından tahminen 5.500’ü her ay Gazze’de doğum yapmakta ve bunu güvenli olmayan koşullarda, çoğu zaman temiz su ve tıbbi yardımdan yoksun bir şekilde, “sığınaklarda, evlerinde, moloz yığınları arasındaki sokaklarda ya da sağlık hizmetlerinin giderek kötüleştiği, enfeksiyon ve tıbbi komplikasyon riskinin arttığı tükenmiş sağlık tesislerinde” gerçekleştirmektedir. İşleyen bir hastaneye ulaşabildikleri yerlerde hamile kadınlar anestezi olmadan sezaryen olmak zorunda kalmaktadır.

97. Kan da dahil olmak üzere kritik tıbbi malzemelere erişimin olmaması nedeniyle doktorlar, hayatlarını kurtarmak amacıyla genç kadınlara normal şartlarda yapılması gerekmeyen histerektomi uygulamak zorunda kalmakta ve bu da onların ileride çocuk sahibi olmalarını engellemektedir. Nitekim Filistin Devleti Sağlık Bakanı, Gazze’de doğum yaptıktan sonra ‘kanaması olan’ Filistinli kadınların önündeki tek seçeneğin hayatlarını kurtarmak için histerektomi yaptırmak olduğunu doğrulamaktadır.

98. Stres altındaki ve travma geçiren hamile kadınlar, güvenlik için uzun mesafeler yürümek zorunda kalmak, bombalardan kaçmaya çalışmak ve genellikle bakımsız koşullardaki sığınaklara tıkılmak gibi sayısız zorlukla karşı karşıya kaldıkları için erken doğumların yüzde 25-30 arasında arttığı bildirilmektedir. Özellikle Gazze’nin kuzeyinde, doğum sırasında hamile kadınların başına gelen ve hem anne hem de bebek için potansiyel olarak hayati tehlike oluşturan ciddi bir durum olan plasenta dekolmanı vakaları iki katına çıkmıştır.

99. Gazze’de giderek artan sayıda Filistinli bebeğin, İsrail’in eylemleri nedeniyle tamamen önlenebilir nedenlerden öldüğü bildiriliyor: Üç aylıktan küçük yeni doğmuş bebekler ishal, hipotermi ve diğer önlenebilir nedenlerden ölüyor. Gerekli ekipman ve tıbbi destek olmadan, prematüre ve zayıf doğan bebeklerin hayatta kalma şansı yok denecek kadar az.

100. 3 Kasım 2023’te Dünya Sağlık Örgütü, “yeterli bakıma erişimin olmaması nedeniyle anne ölümlerinin artmasının beklendiği” ve [bu durumun] stres kaynaklı düşükler, ölü doğumlar ve prematüre doğumlarda artış da dahil olmak üzere üreme sağlığı üzerinde ölümcül sonuçlar doğuracağı uyarısında bulunmuştur. Mevcut durumun Gazze’deki Filistinliler için uzun süreli ve ciddi etkileri olması kaçınılmazdır (…)

  1. Kısaltılarak çevrilen bu kısım, orijinal dokümanda 30. ve 59. sayfalar arasında yer almaktadır. [e.n.] ↩︎
  2. Burada referans verilen haberin ilk kısımını çevirerek sitemizde yayınlamıştık. Bu linkten ulaşabilirsiniz. [e.n.] ↩︎

Hazırlayan: Güney Afrika Cumhuriyeti

Yayın Tarihi: 28 Aralık 2023

Kaynak: International Court of Justice

Çeviri: KARPUZ

Manşet Fotoğrafı: AP/Majdi Mohammed

Leave a Reply